Eylüldü
Eylüldü
telvelerde demlenen özlemim
yaprakları sarmalıyordu
sarıydı ama sıcak değildi
beklemek ve...
ve sonra düşmek beyhude
hatırladığım son uzaklığa
yakındım, oyalı bir mendilin
ellerimden kayışı kadar
göçün son kuşu göz kırparken
beyazlarıma
üşümüştü parmak uçlarım
unutmak istiyordum
hayatımın yarından öncekilerini
belki de yarını da çıkarırdım
ömrümün belirsiz kalanından
izin verseydi
kitap aralarında kurumayı beceremeyen papatyalar
şehrin hiç değişmeyen yanına
son birkez daha seslendim
ve o da bana
duyabiliyordum fakat dokunmak mümkün değildi
ağaçlara masal anlatan o sese
gitmeliydim artık
kurumayı göze alacak yapraklar
ve onlara yakılacak ağıtlar için
gitmeliydim ayak izlerimin yetersiz kaldığı
bir karınca adımı bu uzaklıktan
ve yürüdüm
gölgeler içinde
ardıma ne zaman bakacağımı hiç bilmeden