Eylül'e Kızgın Mayıs'a Asi
Öfkeliyim
dallarından bir bir dökülüyor
kavgamın henüz tomurcuk çiçekleri
bağışlayın beni
aldanmışlığımı sol yanıma meylime verin
deseler ölüyorsun
bak kaybediyorsun deseler
vazgeçmeyeceğim
yolu yolumdur
İbrahim'e su taşıyan karıncanın
Bakışım ne değin anlatıyor asiliğimi kestiremiyorum artık
ki artık gözlerle anlaşmanın
kadim bir hikâye olduğunu anlatıyor
senin olanı fütursuzca
başkasına sahiplendiren kurgulanmış politik
oysa rengi maviye çalmasa da gözlerim
bakışım Deniz bakışıdır
aşk ile kavganın kardeşliğini duyduğum
ilk mektepten bu yana
Gün geçtikçe
daha bir güçleniyor duvarlar
Olsun
varsın en küçük rüzgarda yıkılsın
bir zamanlar sırtımı sorgusuz yasladığım ağaçlar
merhamet etmesin
ne Eylül ne de Mayıs akşamları
yahut ortak olmasınlar kavgama
hangi sehpanın gücü yeter ki
nefesimde düğümlenen sızıyı kesmeye
Ağır tütün sarısı işlemiş hasret yüklü duvarlarım
keşke ile başlamayı çaresizlik sayan cümlelerim
Afrika'dan Anadolu'ya her rüyaya ortak olan uykum
boş yere değil çırpınışım
ağaran saçlarım
ve derinleşen çizgilerimle selamlayacak olsam da
yakındır yeni papatya mevsimi
karşılarım çocukça bir telaşla
ve dokunurum turuncusuna gökkuşağının
Bir gün elbette
dolusu boşuna kırgın kadehim
bir gün elbette
"yolu yolumdur İbrahim'e su taşıyan karıncanın"
Ne demeli ki bu cümlenin üstüne eyvallah. Epeydir yoktum özlemişim şiir okumayı
Saygımla Hüseyin bey