Ferman
Lal alfebenin gece kulakları
Bir şiiri ağlatıp
Yüzümü suya sakladığında
Alnımda aynalı çadırlar
Sürgün ırmağın yılgınlığıyla
Uykusunu silecek göğün
Çıplak tenin göç lekesi
Derinlerin en saklı çölü
Işığını çeken yıldız karanlığıyla oturuyorum sessizliğin mızrağına
Dudaklarımda gizli düşün gün çocuğu
İçi boş odaların sis yangınıyla
kızıl gölgeler geçtim
Uçurumu dinleyen duvarların kristal sızısı
yarım bir iklime asıldı
Sayıkladı kuytular
Dilimin ucunda ferman
Ay’ın yüzü kadar
Yanyana yürüdüğüm fırtına körüne
Onarılmaz şehrin mırıl soluğu
Yosun bir rüya gözlerim
Sustum geceyi
Öksüz kelimelerin tuz koynuna
Şiire dahil sıradanlığın
Takvim ikindileriyle zaman azalıyor
Ağzımın kıyısında büyüyen tad
Bulut kıyısına çiçekten parça
Eksik etmem sayfaları
Aydınlığın işlemeli ruhuna
Rüzgarlara yazılı ferman
Kül ağrısıyla derinleşti
Sessızliği çığ sancıyla çiğniyorum
Göğsümde unutulmuş ağrı
...