Finike Güncesi
Günü
Serikli balıkçının faleze düşmüş kayığının gölgesi ile selamladım
Yürüyorum
Adımlarımda
Paris’ten kalan otuzyedi buçuk numaralı yol ayakkabısı
Omuzlarımda kırmızı ağırlığında yağmurluk
Yürüyorum
Yol uzun
Yol darca
Bu kente
Nakli yekün yaşamı
Cana can kattığından beri
Dönence hesabıyla
Benim için yedi
Maarif hocası için çoklu sayılsal olmuş
Hep aynı yerden ve aynı saatte
Geçen tramvay sesi eşlik ediyor kahve karışık soğuğa
Yürüyorum
Ruhumda
milyon kez adını bilmediğim
bir melodi
İstanbul’da çığlık çığlığa Tophane martıları kanatlarına
hafızamda dipdiri Nihavent şarkıyı ekliyorum
-Kelimeler
Şekip Ayhan Özışık
-senede Bir Gün
Yoruldum
Bir simit
Bir çay
Kayısı kıvamında
Yudum yudum yürek hasreti
Yol uzun
Yol darca
Günler kadran aralığı
Gidonu kapı süsüne benzer bisikletli adam ile
Göz erimi
merhabalaşıyorum
Yığınla kedi
Renk renk irili ufaklı
Yığınla kedi
Cem ediyor etrafında
Oldukça esmer ellerin mama merasimi
Kaldırımlara tadını bırakıyor
açlığın dayanılmaz hafifliğini
Yürüyorum
Aklım alaca bulaca
İstiridye
Midye
İnci
Yoğun tutkal
Yüzyıllık bir Çınar dalına
Kıvrım kıvrım ateşten gömlek dikiyorum
Kapılara asıyorum kollarından
Çınar’ı
Mercan ezgisinde
Ne martıların telaşı
Ne şarkılarda İstanbul
Ne de kedilerin sessizliği
-Ah benim sersem hallerim
Adımlarım da
Yağmurlu damla damla
Yürek hasadı...
Cemal Mıhçı/Kırmızı
tebriklerimle
Geçenlerde harita merakım başladı. Bu ülkeyi terk etmek hevesi ağır basınca çoluk-çocuk eş ile birlikte Hırvatistan ile İtalya arasında mesafesi kısa bir deniz oh be dedim bir adımlık üç adımlık da Paris iki adım daha atarsak Birleşik Krallık İngiltere belki dedim el üstünde tutulur Elzabetin topraklarında yüceliriz... Harita bu ya gecenin bir yarısı insana neler neler düşündürüyor. Haritaya bakınca mesafeler kısa tabii... Kendi kendime pek güldüm uyuyan millet uyanmasın diye. Hele oğlan. Pek havalı amcası. İşe başlayınca kendi kendine söylem geliştirdi. Baba şu tıkırtıları kes. Sabah işe gideceğiz yav. Yat uyu artık...öte yandan eş sana şu kahveyi içme diyorum. Kimseyi uyutmuyorsun daracık ev de. Bu daracık ev bana kapak oluyor ayrıca. Duyuruluyor. Koca ev olunca ne olacak yürü babam yürü...Yemezler yav...Hem bu daracık ev kitap kokuyor haberleri yok tabii...Atlası kapattım. Ulan dedim İstanbul dibinde de kaç sefer uğramışlığın var?
Şiir meselesi sevgili şair yaşam meselesidir. Sizin bu şiiri okuyunca ha burada ha elin topraklarında fark etmiyor yani şiir...Siz bir şiir yazarsınız okuyucu hayallere dalar. Kimi atlas açar kimi ah ah çeker kimi İstanbul'u yeniden içine çeker. Şiirin böyle kalıba sığmayan bir gücü vardır...
Bu gün belki yolum düşerse Mehmet Akif Ersoy' a uğramayı düşünüyorum. Laflarız biraz...
Geç kalmışım bu güzel satırlara değerli hocam affola. Yürek dolusu selam ile...