Fırtına Biçen Yalnızlık
bıraktı artık hüznü saçlarından
ömür tarağının dişi sallandı taramaktan
tırnaklarını söktü esaretin
yıldızlara açtı avuçlarını
serçe parmağından tuttu mutluluğun
belgesellerin izini sildi yıllarca mahzeninde
güvercinlerin göğüs kafesinde saklıydı aşk
yıllarca tırmandı hücresinden
yüreği kadar yoktu özgürlüğü
takıldığı kancalı firketeydi vuslat bir adıma gebe
hamlede saklı güneşin rengi, hep siyahtı sihirli değneğin ucu
yeşil çimenlerde sıçrayan kelebeğin dişleri kondu topuğuna
içmeden sarhoş oldu duygular kendi girdabında soluyan yoksulluk
havada sitem yağan mutluluk, suya değmeden eriyen sabrın tozu
//bir ananın buğulu nidasında yükselir göz yaşları
fırtına biçen yalnızlık ısıtır gülüşünün rengini//
beynin ekosal dalgalarında yansıyan mors alfabesi yazar sayfalarca hayatı
mürekkebi boş bir kalem, dolmadan biten çilenin
kutsal olan neydi günah çıkarttığın aforizma
cinnet vakti şimdi kıvrak rakkasenin koynunda
aroması fazlamı geldi sıcak öpüşün ıslattığı teninde kefaret
ne hikmet /ne mükafat kulaklarını çınlattığımız kaderin.
salladığı külahından çoktan uçmuştu umutlar kınalı güvercinin kanadı
ağustos böceği de yaşıyor karıncaya inat
ve
bir tangonun topuklu eteklerinde oynuyordu dev sevgi topu
amatörlüğü bitmeyen kümenin lig düşmesi hasretle sarar tenin kalesini
sıcak busesinde saklı gülüşlerin yaması yüreğin kodifiyesi.
çakmadı geceye demirden asalet
yüreğine sağlık kardeşim güzel bir şiirdi,sevgilerimle...