Fotoğraf Albümünün Üzerinde Duran Yün Çoraplar
buluttan buluta
uçan bir kuş
zaman
gökyüzünde yaşlı yüzüm
yağmurdan yağmura göçen ömrüm
bir tas sudan az
iki adımdan kısa
kimseyi yıldızlara çıkaracak kadar güvenli değil
kalbimin ahşap merdivenleri
kuru bir yaprak gibi ufalanıyor
hangi umuduma dokunsan
geçmiş
bir iç geçiriş
ah bir bilebilsen hayat ne kadar içime işlemiş
yıkılırken bir eski duvar
kesilirken bir yaşlı ağaç
yok olurken koskoca bir semt
ah bir bilebilsen içimden neler silinir
Içimde neler yıkılır
içimde ne ışıklar söner
gençlik
harfleri düşmüş neon ışıklı bir tabela gibi
bir yanıp bir sönüyor gecenin içinde
çoktan kapanmış bir dükkanın kapısının üstünde
kalpler
kelebekler çiziyor çocuklar yollara
ben kalbimi karalıyorum
siyah bir kelebeği iğnelerken hafızama
pencerenin aralığından uzatıyorum eğreti boynumu
rüzgarın ayazına aldırmadan
altı köşeli uçurtmasını rüzgara bırakan çocuğa
el sallamak için
yemyeşil ağaçlar
kahverenginin bütün tonlarına büründüler
sonrasında kar yağacak
bembeyaz olacak her yer
bembeyaz
köpüklü kahvenin kokusunda
şimdiden hayat tütüyor
fotoğraf albümünün üstünde duran
rengarenk yün çoraplar
giyilmeyi bekliyor
eşikte eskiyen bir çift kundura
bulutlara koşmaya hazır bekliyor
gökyüzünde yaşlı yüzüm
yağmurdan yağmura göçen ömrüm
bir tas sudan az
iki adımdan daha kısa