Geçeceğim Kapılarınızdan Bir İlkbahar
tükürerek bu düzene konuşulur elbet
konuşmaktan değildir korku
birileri hala aç gidiyorsa işe
coplanıyorsa hak arayıcıları cadde ortalarında
koparılıyorsa üşüyen ellerinde garibin üç kuruşluk tezgâhı
düşer yüzlerinde son gülümsemeleri annelerin
ve yolu kaybolur akşamdan kalma sevinçlerin
gönlün kırık, yüzün soğuk
dilin tutuk
ve hak aramaya hakkın yok
korkulur elbet
bırak ruhunu salınıp dursun hüzünlerin çarmıhında
hani nerede özlemlerini duyduğun, diz çöküp yaslarını tuttuğun
nerede memleketin, nerede memleketlim dediğin
yazgım dediğin dörtnala gelip dikilmişse yanı başına
ve bir balık gibi sıçramışsan korkunun akışına
kurtarabilir misin kendini gittikçe ağırlaşan yükünden
alabilir misin bayatlamış sevinçlerin tadını
var mı sabrın anlamı
kötülükle yunmuşlarsa bedenlerini
bir doruk orda diye, benciller koşuyorsa çıkarları peşinde
nerde acımak, nerde merhamet, insanlık nerde
tükenmemek mümkün mü, sesinin bittiği yerde
toprağım dediğin, o dinli bu dinsiz, o edepli bu edepsiz
o zengin bu fakir, o yerli bu yersiz
kimden süt emdi insanoğlu anneden gayrı
kim kurdu bu düzeni, kim astı insanları özgelik askısına
kırarak ayağını, kullanarak dini, dilenirken caddelerde birileri
dönecek mi askeri diye
kim bilir kaç anne unuttu yemeği-ekmeği-suyu, gecelerce uykuyu
kaç ihtiyar parkta dökülen gazeller altında pardösüsüz
ve kaçımız kömür ocaklarında göçük altında kaldık
bağışlayacak olan var mı bu çirkinliğimizi
kaç pula satılıyor insanlık
çullarla mı kapanır, nasıl saklanır kaybolana dek
bu dem soysuzların, arsızların bu dem kurnazların demidir
düşün insan hakları denen sefillik
ha toprak altında, ha toprak üstündesin
düşün bir kere düşün, rezillik içindesin
yoruldum doğruları doğurmaktan
ant olsun ki, ekmeğimi tuzsuz yerim, yemeğimi yağsız
yüzüm asılmadan, nefsim kalmadan çeker giderim
dokunsam üşür ellerim
inanmam dağların çiçeklerin ağaçların
ve insan haklarının var olduğuna
güzellikler kar altında
birileri uyur, uyutur birileri
hayatsa zan altında
arksız yataklara vurmuşlar deli suları
asmışlar sellerin, uçurumların kıyılarına evleri
korkmadan
ant olsun ki ağlamadan
şu yorgun, şu ışıksız, şu yoksul dünyadan
burnumun direği sızlamadan çeker giderim
yoksul yüreklerden doğar mı sevgi
öylesi-böylesi, kulu-kölesi, hepsi size kalsın
şu yaralarımı deşen merhametsiz gün beklermiş, neyime
var mı karanlığın ardını gören
kundağım tahta-mekanım toprak
ve ruhum çırılçıplak
geçeceğim kapılarınızdan bir ilkbahar
hayattan geçtiğim kadar
toprağım dediğin, o dinli bu dinsiz, o edepli bu edepsiz o zengin bu fakir, o yerli bu yersiz kimden süt emdi insanoğlu anneden gayrı kim kurdu bu düzeni, kim astı insanları özgelik askısına
tebrikler duyarlı dizelerin usta şairesine 👍
😙👍
Sert bir giriş. Olanları sergilemekle ulaşılan rahatlık içinde bitiriş. Tanı var,otama yok. Olmaması da olağan. Çünkü şair yükümlüsü değil.
tükürerek bu düzene konuşulur elbet konuşmaktan değildir korku birileri hala aç gidiyorsa işe coplanıyorsa hak arayıcıları cadde ortalarında koparılıyorsa üşüyen ellerinde garibin üç kuruşluk tezgâhı düşer yüzlerinde son gülümsemeleri annelerin ve yolu kaybolur akşamdan kalma sevinçlerin gönlün kırık, yüzün soğuk dilin tutuk ve hak aramaya hakkın yok korkulur elbet Biraz siyasi ama bir o kadar da güzel olmuş yüreğinize saglık tebrik ederim saygılar...👍
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍
yüreğine sağlık canısı
çok çok güzeldi yine
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍