Geçmişin Ateşi!
yürüyorum...
denize düşüyor yokluğun,
ki öbür adı cehennemin...
ses..
ve bir koku...
birden onlarca yıl geriye götürüyor seni
ağlamak istemiyorsun,
biliyorum...
yeterince yaşlı gözlerin...
neydi , neydi diyorsun;
birleştiren...
ayıran...
yapayalnız bir bebekmişcesine,
ürkek...
kelebek tazeliğinde bir mektup,
okunmak için yedi günü mü bekliyor...
belki yirmiüçüncü basamagında yaşamın...
onsekiz oyuncuyla sahnedesin işte...
kimse sesini duymuyor,
ve anlamıyor da zamanla...
pes doğrusu...
inanmak mı istiyorsun,
karmakarısık....
sen diyorsun,
yapamazsın bana bunu...
__yaptı bak...
aşk ,inanış,ihtiras...
kaybet bütün duygularını..
yoket geçmişinde...
canı cehenneme!
yoklugun cehennemimin diğer adı,
çaresizliğin körpe bedenimi,
sürüklemekten bıkmadı..
topraklarına yüz süremeden ölemem...
istediğini yap,
savur küllerimi..
yeter kanattıgın ruhunu,
bir soysuzun ağrımayan başı için..
yorgunsun...
otur dinlen biraz,
su vereyim...
ya da sen bana su ver..
biliyorsun ya,
bizde filiz çok...
gidiyor musun ?
gitme...
atma beni narına,
yapmazsın biliyorum...
ben yalnızca ,
seni...
seni seviyorum...
bırak geçmişin ateşini,
yoklugun ,
denize karışmasın şimdi...
güzeldi... sıla daha sık gelmelisin kutlarım👍👍👍👍
ilk kıtanızı okurken aklıma Ahmet Arif geldi. "yokluğun cehennemin öbür adıdır" hasretinden prangalar eskittim.
güzel bir şiirdi. ama özellikle final bölümündeki ilk kıtaya atıfta bulunmanız şiirinizi daha bir güzel yapmış sanki. tebrikler...