Gelin Tüyü
haydi kalk, gidelim! bahar bekliyor!
cemre düştü düşecek gül yüzüne
kardelen kaçak güreşiyor, güneş azimkâr
dereyi sıvamış balçığa, sel vuruyor
çeneği soymuş çiçeğe, uğur böceği uçak
davul da ne güzel çalıyor bak; inadına
vuruyor ha vuruyor; basıyor damarına dek
çengilerse cümbüşe doymuş, boğazına kadar.
korkma be; ne derse desin mahalle!
severse, zaten sinende kükrer sesin
saklasa yüreğin, sanki seninle gidecek sevdâ
düğüne ne kalmış şurda; efeleri çağır!
tak altınları koluna da, kınaya bula elleri!
yavukluma göz koymuş, kalleşin dölü!
'ateş olsa cirmi kadar yer yakar';
çiftesi varmış;
salla gitsin!
.........
bir gün dönümü, saatlerse zamana isyankâr
dam başına kurulmuş tüfekler, ana bacı dinlemez
yâr nasıl dayanır, yağmur gibi yağarsa barut?
can kalır mı içinde kuşağın?
hangi kısrağın huysuzu bilir de tuzağın piçini
kişner ihanetin içine?
.........
taşa sızan kanlar, nasıl yolunu bulur?
kırmızıya mı çalar, boyu devrilesi gün!
zaten başak olmaya ramak, buğday sözünü tutar!
iş bitmiş olur güze, yakılmaya başlar türküler
kefen beyazı sever, çamursa kara toprak
hangi kurşun artık, canımı yakar?
suya doydu ya şu tohum; yeminden dönmedi
birkaç filize kaldı umudum; ekin'i takmadı hiç
güzün düşler gördü horasan, bahara saydı;
hasadına taş koydu karabasan, kavladı pus yüreği
gözyaşımsa kireç bağladı; kuruttu aşı'nın kökünü
iflâh olmadı bir daha; dillerim kesildi
fenâ hâlde soldu güllerim.
keşke söylese şimdi gözlerin herşeyi
çarkın kestiği şu dilleri, dökse ortaya
ben de küssem; dahi sussam sevdâya;
başka hangi bağır direnir aşka?
yaşar mı sanki o zaman, zeytine kör cüssem?
toprağa girmeyen sinemi alsan
sıksan ciğerimi, ne kadar incinir?
ceza keser felek; sağ komaz canımı
hesabını sorar hebânın; öfkesini kusar
kader nasıl da çarpar adamı.
ne kaldı geriye resimlerden?
nerede şimdi, çay bahçesinden gül kokuları?
dikenleri çizse ya elimi, kolumu; kanatsa!
zamanın kahrında yanıp, kül oldu hülyâları
felek sildi defterden; sanki hiç yaşamadı ataları
sevdaları boncuğa dizen şu kankaların,
üzerini çizdiler.
ne işlere daldı, bilsen; derneği kurdu anam
yedi bitirdi tarlaları babam, ocağına incir dikti;
sevdayı da bana sattı gülüm, kendi almadı
battı yuvam, aşığın ellerini kırdılar
ala göze dönen maşallahı unut, kör ol tefeci!
'yüz görümlüğü' bende; altınları boşver!
çok istiyordu ya yerlerde sürümeyi fırfırını
pileli eteğini de taşlı yola sermedi hiç,
çeyizde kaldı zaten gelinliği.
.........
bir zamanlar, aslan kesilen yüreğe bak!
masalla büyümüş ya, el bebek, gül bebek;
ninnilere bel bağlayan cahil cühelaya çırak
safoğlan selefi, neyine senin, kumda oynamak?
erken kalkan horoza diş bilerken musalla
geceler fena düşer şu feleğin güneşine
şeytan musallat olur mu ki hiç,
meleğin böylesine?
süte yakışır ya su; beyazı aziz yapar
döken ne diye gocunsun?
hani pençelerin? göstersene mavzerin gezine!
şu tırnağın, nasıl da siniyor parmağın içine içine!
sarılıyor şimdi sinen delilerin hesap, ince beline
yâr sanıyor, kevgire dönen yaldızı, sedefi
ağıt yakıyor duvağına,
teline kan kusuyor...
23.05.2009
----------------------------------------------------------------------------------------
dipnot:
'gelinlik' derken, şiirin içeriği vardı varacağı yere..
günümüzün kara haberlerinin ta ciğerleri yaktığı yere.
çeyiz yetmedi sevdâlıları birleştirmeye..
saygılarımla.