Gelişi Güzel Yaşadık ve Gidiyoruz
Güler gibi durdu çoğu zaman bize hayat.
Kamburlaştıkça acı sırtımızda, insan öğrendi yaşamayı.
Bunca zahmet, bunca kahır her şey esasen hayat, bir lokma ekmek içinmiş.
Ve kirli bir alınla selamlarmış her akşamı insan.
Ev, ekmek...
Hem dost, hem düşmanmış bize hayat.
Yüzümüze gülerken, sırtımızdan vurmuş.
Delikanlı bir kahpeymiş...
Savaştığımız şey aslında nefis ve şeytanmış.
Kabullenmesi zor olan şeyler sunarmış önümüze hayat.
Umut dolu, çocuk dolu yüreklerimiz...
Allah'tan bir vergiymiş.
Umut her zaman varmış.
Ve acı doğursa da bir ana sualsiz kabul edermiş evladını.
En zor sınavmış, insan ve hayat...
Her şeye rağmen yaşamayı öğrenmişken insan, durmak en kötü yerdir.
Ve durursa öksüzün ağladığı yerde durur en zalim zaman.
Azraile gülümser çocuklar ve Elazığ'da ölür hayat.
Yüreğimizden kalkar cenazeler...
Ve bir avuç şekerdi belki de hayat.
Kime gitsem cimrilikten cebinde metal sesleri.
Şeker için oysa nede güzel gülermiş çocuklar...
Ve neden bazı yaşlı amcalar koltuğunun altında hep ekmek taşır anlamazdım önceden.
Kağıt toplayan çocukların defterleri neden çabuk biterdi aklım almazdı.
Dilenciler sahiden dilenciydi belki de.
Dilendiği için mi dilenciye para vermek yanlıştı?
Anlamadım.
İnsan nasıl olmuş, nasıl ölmüş?
Güler gibi mi durdu sahi bize hayat?
Ya da biz,
Heyhat!
Beşer, şaşar...
Her şeye rağmen insandır, paraya meyil eder, bir çirkini bir güzele terk eder...
Allah affeder dedik.
Bugün var dedik, yedik.
Yarın Allah kerimdir dedik.
Aldırmadık...
Gelişi güzel yaşadık.
Gidişi kötü hayatı...
Şimdi gidiyoruz...