Gene Gidiyorum Karanlığıma
hoşça kal sevgilim
sesini sesimde eritenim
hoşça kal
bak, gene gidiyorum karanlığıma
-yaralıyım gerçi hem unutkanım
en delişmen denizlerin dibini
kurcalaya kurcalaya
hemen herkesin bildiği
fakat senin bilmediğin
tanrı’nın ve şeytan’ın da
bilmediği bilemediği
dört başı bayındır karanlığıma
güneydoğu rüzgârları esiyor saçlarımda
bulutlarsa sarmaşdolaş oluyor
ve ben senin fazla kumral sıcaklığından
bir yavru kuşun, bir yetim kuşun kalp kapakçığından
geçiyorum karanlığıma:
hayli hırçın
ve cihangir
karasevdama
sözümün sancısından şikâyetçi değilim
yüzüm mü: yangın yeri
ocağına zulüm düşmüş şairim
bâri sen anla!
de hadi:
-sıradağlar güzel, sular süzgündür
sen giderken karanlığına
seni daha derinden düşünüyorum
sevdim seviyorum seveceğim
son sözlerin şöyle olsun:
-git şu berbat dünyanın suratına tükürenim
mızıkasını zamansız yitirmiş o çocuksun sen
senin gitmen gerçekte bana gelmendir
beyninin yüreğinle kesiştiği noktadan
ruhunu kemiren yalnızlığından
defâlarca öperim
(*): Eksik Kırlangıç, Nisan 2014, İstanbul, 176 sayfa
Son sözler şairindir de böyle ağır bir yükü bile bile kim ister?