Giyotin / Kılıç Sarmalı
sustuğum
kalıntısız bir tarih değil
onikibininci kuşağın yavrusu olsa da
bu bahar aynı günlerde gelecek kırlangıçlar
özü değişmemiştir dönecekleri aynı yuvadaki çamurun
bundandır belki de
en çok sakız ve zeytin ağaçlarını severim
bin yılı geçse de
toprağa damar sürmeleri
meyveye tohumluğun tadını yüklerler
yarasının etrafını bin yılda kapatan
sakız ağacına benzer
ayaklarımın mecalsizliği
kanımın sol yanıma pek uğramayışı bundandır
o ağacın içinde kendini koruyan yara gibi
bin yıl önce de bin yıl sonra da sızı aynı sızı
bu kadar daha yaşasam diyorum kendime
yürümeyi kesin unutacağım
adım atamayışım
yüreğimdeki sızıyı hafifletmeyecek
duymuştum
giyotin
hep aynı yerden vururmuş
kılıçsa düşmanın hamlesine göre inermiş
sevdalık nasıl bir düşmanlık ola ki
kınından bir türlü çıkmadı şu kılıç
özümde var olan
tüm dillerin
ortak hecesiyle sesleniyorum sana
kınında duracaksa o kılıç
bana yürümeyi yeniden öğret