Gök Taşı

Güneşi doğduğunda annemin,
En küçük kardeşiydim ben güneşin.
Sayılmazdı benim şafaklarım,
İçten içe içlenirdim.
Yağmuruma uğrayan azizlere şiir fışkırırdı duygularımdan,
Gökyüzü dolar'dı onlardan yürütülen gök kuşaklarıyla,
Yine de geniş gelir'di bulutlarım.
Değer taşı'mazdı yıldızlarım, hepsini denize gömerdim,
Bu yüzdendir ki babamın yıldız savaşlarını hep de ben kaybederdim.
En korkutucu rakibimdi ay,
Işığına değil de aşığına yanardım.
Dünya dönerken baş ucumda,
Ayı onun başına dikerdim.
Uydu mu uymadı mı bilmem ama,
Ben hep aşkın gözyaşlarıyla sönerdim.
Ablam bir gün bulur diye beni,
Ben aranıza gizlenmiştim.
İki büyük çocuğundan küçüğüydüm ben annemin,
Her akşam batan güneşi ben yırtık bir ozonla ancak temizlerdim.
Her akşam yatan sizi, saksafon çalarak uyandırmaktı niyetim.
Sınıfta kaldığım müzik dersinden,
Edebiyatıma can eğrisi yapardım.
Mezun olduğumda ben bu okuldan,
Güneşe kafa tutardım.
Gölgeleriniz karanlık yanınızken sizin,
Ben hep bayan yanı olsun isterdim.
En küçük çocuğu iken ben annemin,
Sırtımda bir gök taşı'rdım,

Mutfağında taşıran mercimek yapan sizlere,
Küçük bir ışık vermek istedim.
El feneri kadar olmasa da,
En küçük çocuğuyum ben annemin.


...kuşadası sahili, temmuz biterken, güneş battıktan biraz sonra...

06 Ağustos 2011 163 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar