Gökkuşağı Rüzgâr Ve Saçaklar
hep lüks şeyler istedik
yaşamak, nefes almak, sevmek ve sevmek gibi...
.......
1-
şehrin tüm günâhları yapıştı geceme
uzaktan beni izliyor melekler
utanmadım seni düşünmekten
belki biraz korktum
korkar insanlar ölmekten
2-
ihtirastan uzak demekse odalar
gardiyan kılığındaysa duvarlar
sürgüne gönderilmiş babalarımız gibi
hani Nâzım'ın dudağında yarım kalmış sigarası
hani hücrede dertlenen dumanı gibi
açık kalmış pencereden süzülsem şehire
çocuğun kendi kendine yürümeyi öğrenip
çıkıp gitmesi gibi
yüzümdeki ateşe uyanınca
evlerinde üşeyenlere naralar atıyor sokak köpekleri
beni tanıdılar hüznünü gözlerinde taşıyan
ta ana rahminden beri, belki daha da eski
mırıl mırıl aşka duyulan hasret
bir ben mi düşünüyorum
kapitalizmin çarkında eksilirken yürek
'adam sende'leyerek kaç yüzyıl yürünecek
aman be rüzgâr o kadar mı belli
kayboluştan geldiğim
bin şehir dolaşsam ayaklarımda bir delikanlının
macera cinnetleri
her ajans saatinde biraz daha öldürülünce şehirler
boş sokakların kekelemesinden öte değilsin
aşıklarda kendini arayan bir karmaşa
birbirlerini gömen sözler, aynı nakarat
sonu hep öksürüklü bir veda
içlerindeki yeryüzünü böldürenlerde kabahat
gezindiğin gökkubbeden sesler topla bana rüzgar
seslerimiz uzaklaşıyor insanlıktan, aşktan, sevdadan
nazara gelmeden martılar
denizle cilveleşirken takalar
vurgun yemiş dilberlerin düşlerini haykır bana rüzgar
......
deli bir dans bu
dertlenme arası hayal sanrısı
nasıl da sevmedin beni
şiire bıraktın
düşlememin sahrası fethet beni
masal kuşları yuva yapmış, saçlarıma düşüyor
küs çocuklar bazen konuşmadan barışır
omuzlarımda yorgun bir gecenin acemiliği
soluma dönüyorum, gökkuşağını fısıldar gibisin
ayın hayal ışığı o taraftan sırtımı aydınlatıyor
şimdi susma zamanı tenimin
herşey sussun, herşey
ellerin konuşsun...
Lüks birşekilde başlayan dizeler o derece lüks bitmiş...
nasıl da sevmedin beni şiire bıraktın
buna ne demeli...
(vurgun)
deli bir dans bu dertlenme arası hayal sanrısı nasıl da sevmedin beni şiire bıraktın
düşlememin sahrası fethet beni masal kuşları yuva yapmış, saçlarıma düşüyor küs çocuklar bazen konuşmadan barışır omuzlarımda yorgun bir gecenin acemiliği soluma dönüyorum, gökkuşağını fısıldar gibisin ayın hayal ışığı o taraftan sırtımı aydınlatıyor şimdi susma zamanı tenimin herşey sussun, herşey ellerin konuşsun...👍
Güzel şiir kutlarım Nilgün hanım içtenlikle...
eklemlerinden tanıyorum artık karanlığı kabuğunu soyamazsın yalnızlığın bunu anlıyorum çıplak doğrularla kanatlanırken saçlarımda ayrı kalışların mührü gölgesiz ve mevsimsiz bütün intiharlar büyüsüne ölür diye fısıldıyor başucumdaki lamba ki şubat uyuyup eylülde uyanmak istiyorum biçimsiz bir şaraptan içilmiyor aşk ve şiir oysa kedere biçim verebiliyor küf tutmuş miadim
kırık bilyelerden geriye bir mağara resminin renksiz gülüşü kalacak güze dolanacak solgunluğu harflerini arayan alfabemin sözcükler dökülecek geceye kırıla kırıla
ki bütün sözcükler bir yanılsamanın özrüdür
Der Sair
Yorumsuz...