Gönlüm Kırk Katır Yükü Kadar Ağır
gözüm yağlı inciler zincirine takıldı
her nefesimde gönlüm f/aka b/astı
kuş oldum dala kondum sevincimle
uçtum yarın k/özüyle
dağlar yollar uzadı gözlerimden
özlemek kaldı içimde sonsuzluk güneşinde
terk eyledi beni sevdam sözüyle
nasıl yanmam böyle yare
dolandım yoruldum ardından
şiirim dört dörtlükse dört satıra yol alınmıyor ki
gönlüm kırk katır yükü kadar ağır
şimdi anladım ki yok yarılmıyor
bir bilseydİn
düşü zamana bırakın ne varsa uçuyor
geride bırakılan hasretlik zülası
yorulan bir zerre değildi sevmek
neden bir k/astın iki yüzün astarı kaldı elimde
dörtlüğüme beyaza yazdım
bitmedin yüreğim karalar b/ağladı
gönül hasreti
beş mevsim zamana s/aklandın
artık boş verin
sen en iyisi sevme dolansın yolların kışa
baharına ne belli belki gülün açılır
yolların karaçalı iğne yapraklı ağaçlar kaplı
gökyüzü görmez bu kış karlı havada
son sözüm kar beyazlığında
ak güvercinler kadar özgür sevda deminde sevmİştim
sen karanlıklar içinde kaybolan görülmeyen umuda kaldın
uçtun diyarlara kalışına s/aklandın ocak b/aşında
şimdi içersin su pınarından
isterse uçar gönül kuşu pervanesine
ve özgürce
-gönlüm kırk katır yükü kadar ağır...
25*02*12*Karataş*
(... yoruldum eski dualar boyandı arabalar sevdalar sevindi *artık gerçek aşkın deminde yürümek zor olanda yürümeyen merdivenlerin keyfi kalmadı.**sen özgürsün aşk yağmurunda gönlüm artık doldu taştı..)