Görüş Günü / Bekleyiş
Gürül gürül yanan sobanın
Coşkusunu bozan sessizlikte
Cama vuran damlacıklar
Kalbimdeki heyecana ninni oluyorken
Hayallerin çizdiği mutluluğa
Engin bir huzur oturuyor
Soğuk kış gününün
Bu yağmurlu kasvetinde
Karanlık bulutları saklıyor
Camı mesken tutmuş
Soluğumdan yayılan buhar
İçeride sobanın arkasına tünemiş
Yalnızlık ve karamsarlığım
Baş başa vermiş
Verip veriştiriyorlar
Geçmiş günlere
Camda sayısız yağmur dünyaya gelmiş
Kalbimdeki özlem ateşi
Boğmuş odayı dumana
El koymuş üşüyüp titreyen cama buğu
Azgın yağmurdan kaçış faslından sonra
Meydan yağmur sesine kalmış
Göletlerde dans ediyor damlalar
Çatılardan sıkış pıkış yere düşen her bir damla
İntihar ettiğinden habersiz
Mutlu mesut yere çarpıp dağılıyor
Yeni ve küçücük damlalar olarak hayat buluyorlar sonra
Bir odun daha atmalı sobaya
Ki daha da coşsun
En azından yârim gelene kadar
Üstündeki çorbayı sıcak tutsun
Ne çok üşümüştür yolda şimdi kim bilir
Zaten hiç sevmez soğuk kış günlerini
İçerisi sobadan mı sıcak
Yoksa benim heyecanımdan mı acaba
Sigaranın birini söndürüp diğerini yakıyor
Ayaklarımı sürekli sallayan sabrım
Saati hiç bu kadar inatçı bilmezdim
Tezgah kurmuş kahrımın tam ortasına
Fal bakıyor
Akrep ve yelkovan
Bilmezler ki bu gariban ölecek sabırsızlıktan
Şöyle bir canlanın hele
Koşun
Koşuşturun
Onu bana kavuşturun desem de nafile
Dedim ya inat mı inat işte
Madem öyle
Ben de sizden hızlı davranmazsam namerdim
Görün siz nasıl geçermiş zaman hızla
Gelsin çaylar
Gitsin sigaralar
Radyoda durmandan yeni yeni şarkı aramalar
Yağmur taneciklerini saymalar
Oda içinde bir oradan bir oraya volta atmalar
Küçük bir çocuk gibi
Cama resim çizmeler
Kırlangıçlar
Sandallar
Yollar
Ağaçlar
Yok
Olmuyor
Geçmiyor zaman
Şu masada duran
Küçücük saat bile yeniyor ya beni
Hasret nasıl yenmesin ki
Artık pes ediyorum
Peki senin dediğin gibi olsun her şey ey hain zaman
Nasıl olsa illa ki geçeceksin
Ve ben de elim mecbur bekleyeceğim
Saate değilse bile
En azından
Mayışıp uykuya davetiye çıkaran zihnime karşı
Zafer kazanmalıyım
...
İnanmıyorum
Yağmurun arasından süzülen O mu yoksa
Evet evet O
Hey gelin siz de bakın dememe fırsat vermeden
Ensemde bitiyor yalnızlık ve karamsarlığım
Yüzleri saat gibi buz kesmiş halde
Büyük bir keyifle silkeliyorum üstümdeki tembelliği
Daha iyi görebilmek için yâri
Camdaki buğuyu katlediyor ellerim
Kalbimin çarpıntısı korku salıyor camdaki damlalara
Evet evet bu O
Kesinlikle O
Her ne kadar kırmızı şemsiye gizlese de yüzünü
Bu adımlar
Bu tavırlar Onun
Önce şöyle bir toparlıyorum
Ayna karşısında üstümü başımı
Sonra akreple yelkovana bakıp
Zafer kazanmış bir general gibi gülüyorum
Artık kapının ardındayım
Birazdan zil çalacak
Ben adımlarını sayacağım
Basamağa değdikçe narin ayakları
Daha da sabırsızlanacağım
"
Yok
Yok bu kalp benim olamaz
Bu kadar hızlı çarpmıyordu daha önce hiç
Sanki bir değil birkaç tane kalp oturmuş göğsüme
"
.....
Görüş Günü isimli şiiri
üçlemesinin birinci bölümüdür.
19.10.1994 * 19/07/2020
Sabah okudum şiiri ve Nazım'ın mapus günleri günlükleri geldi aklıma sevdalının özleminde bekleyişler ve ağır aksak ilerleyen zaman ne güzel resmedilmiş tebrik ederim Uğur bey deminde pişmiş şiir güzeldi
Ben merkezli modern hikaye...
Birici bölümde kalbimizin kaç adet olduğunu bizde şaşırdık uğur. Heyecanla diğer bölümleri bekliyoruz.