Gülüşünle B/ak Gökyüzüne Doysun Gözlerin
..İki asır geçse de zaman içinde
anlamadılar gerçeğin sesini
nede anladılar gerçeğin dilini
hüzünlü gülüşünle b/akma gökyüzüne doymaz gözlerin
hep bilinmeyenlerde arandı gökyüzüne b/akarken
yada bilinmeyenlerle avutuldu beyinler
avutulan umutlar çürüyen insanken
biz bize uzak yabancılaştı tüm sevgiler
hep gerçeğin dili başka gözlerin yemine harcandı
her şey başka şereflerde aranır oldu
oysa gerçekler nerede...
gerçeği haykırsalar da gerçek duruyordu
bir köşede yalnızca
gerçek dik durmuştu hüzünlü gülüşlerimizde
oysa bilinmeyenlerin bilmezleriydik bizler
artık yeter deme vakti geldi geçiyor
yok edilen insanlık nerede kaldı yurdumun bahtsız günlerinde
dünde aynıydı zülüm yalan dolan içinde yürüyordu
zülüm aynı minareden çalınca
davullar çalınıyor hep bir ağızdan
yine yıllanmış yıllar ardında zaman gelip geçerken
asrın son çeyreğinde yazmak düşer yiğitçe
cesaretin kalemindeki gözyaşı döküldü hüzünlere
ve acıyan gülüşlerimize hasret kalır gözlerimiz
gülüşünle bak gökyüzüne doysun gözlerin
dün romilere Türk dense de Osmanlıda olduğu gibi
yiyin beyler yiğit şairin kalemindeki tarihi gerçekler
yal yiyenler baş köşede yine konuş taş beyinlere
yal yiyenlerin sözleri para ediyorsa zaman içinde
fakir yine çenesiyle yoruldu hep tarih boyunca
şimdi yine yalan dolan beylerin karları ağız dolusu konuşur
her halimize acıyan gülüşlerimize kaldık zamana
yeterin gayrı yorulan gözler nefeslere kaldı
bilinmeyenlerde size bir şey vermez asla
size vereceği kan gözyaşı yollarına taş düşenir
bakar bakar ağlayan gözlerin yaş dolusuyla
artık kendinize gelin
kendinizi yenmeye dünyanızla
gülüşleriniz bol olsun gökyüzü mavili bulutlar
umuda sonsuzluk ömüre sayılan
maviye bakar gözlerim sensiz gülüşlere kaldıkça
yeter ki
gülüşünle bak gökyüzüne doysun gözlerin
10*05*14*