Gümüş Gerdanlık
ürkme bastığın dalın kırılış sesidir o
ağlamak anlamanın yankısı ak/la
yangın sonrası is olur gözlerindeki suyun
öp ve kimselere söylemeden sakla
kim anlar artık bakışlarındaki hüznü
gümüş gerdanlık takan kadınların
durmasın boynunda güvercinler ağlasın
rüzgarların savurduğu her düş
uzaklaştıkça gürbüzleşen çocuk bakışı
salıncaklarda zincir koparan aşk
tahtırevanlarda deliren padişah gülüşü
tebaasız bir efendinin arsız kölesiyim
ayrılık kelimelerinden kurulu kış ülkesi
gayrı herkes kendi acısına yansın
sönünce ışıkları otobüslerin
şehri terk yanında oturur koltukların
camına yansır bakışları yokluğun
oysa bir süre daha beraber gidiştir
ayrılık daha ilk molada vurur
tanıdık gelir bütün tanımadık yüzler
beyler çaylar şirketten anlayan anlasın
sağımda bir boşluk var ki savruk
eşkalsiz keder emsalsiz bir gamlı baykuş
sol diyeceğim amma sevmem bilirsiniz
göğüs boşluğumda taş gibi yumruk
nasıl sevsem öyle terk ederim gül rengi
çitsiz bahçemde korkuluk uyku
bu hengameden çıkan daha da dönmesin
ağlamak anlamanın yankısı ak/la, aklın mermer kafasına vurulan duyu damlaları, eline sağlık