Gün Olur Yokluğun Yarınlara Asılır
bir gün varlığın yokluğun ödeşirse
adın yazılır güneşli yarına
gün batımı sonrası başlar hüzünlü vakitlerine
ardında kim bilir gülüşün olur makbere duruşunla
alacakaranlığın rojdasında görünen ışıklı yıldız karartısı
yıldızın düşsün önümüze rehber adımlarına
hüzünleri karanlığa salınca
yüreğin en derin yerinde seni gördüğüm anda başlar
yürekte yara gönül arzuları sarhoş olur karanlığın deminde
bir ekim sabahın kasıp kavuran sürüm zamanında
ağustos böceğin sesiyle uyanan doğa yeniden kuşanır
her sabaha kalan ışığınla
haziran ayında ölüm zordu hasatlı devrilen başaklar kadar
yıkılan canlar ölüm kovalardı sensizliğin hüznüne
bizi kamçılayan ağacın dalına ölüm ağrılarıma k/oyan
haykırışlarımla yeniden yola koyuldum
her düştüğümde
eylül göründü her vaktin göçüne
bilendi ayak bileklerim ruhum sana dumandı
oysa bulut içinde güneşin resmi doğardı silüyetin görünürdü karşımda
gölgen içimde kalırken aydınlıktı yol vardı yolaklara açılan
hep havasi sisli günlerim hüznüne boğulurdum
güneş aydınlığına yürüdüm
yalnızlığın benimle koştuğu günlerime
al götür beni görmezsem seni uğurlar olsun
ölüm ayrılığın sonsuzluğuna gün olur yokluğun yarına asılır...
dayanır gönüller ararsın belki
mezarın üstünde damlayan gözyaşın olur
29*12*12*Karataş*