Günaydın Ölüm

Köründeyim sabahın
Masan günüme eşlik ediyor
Dağınık yatağım anne şefkati bekliyor
Uykulu gözlerimde çapak
Yorgun ellerimde günah
Günaydın sana felah

Kandil yorgun
Titrek yanıyor
Duygu yüklü merkep
Sokak-sokak bilinmeze ilerliyor
Ve ellerini açıyor
Basit bir hamle
Dua etmesini bilmiyor, Musa!
Öğret nasıl yakınılır Mevla'ya...

Güneş çıkmakta zorlanıyor
Kirletilmiş bir şehre yanaşmak
Onu bağrına basıp ısıtmak
Sevmek, nöbeti devredene kadar ay'a
Ve yıldızlara
Zor geliyor artık
Saflığını ve varlığını
Teslim etmiş bu şehir için
Doğmuyor ve ölüyor
Sevdiğine kıyamadığı için

Bir nur, bir serzeniş
Sütunlar durur muydu olmasaydı kiriş
Harcı mı eksik geldi
Yoksa deniz kumuyla mı kardılar
Malzemeden çalınmış
Duygular, insanlar ve şehir

Ellerimle yüzümü okşarken
Askıya alıyorum kafamı
Uyumak ve uyumamak arasında
Gözlerim çatışıyor
Nefsim yatak diyor
Aklım şehir diyor
Güneş neden hala doğmuyor
Kum saatim dünyaya göz kırpıyor
Vakit mi geldi
İsrafil iş başımı yapıyor bu sabah

Kalk!
Arala perdeni
Bir daha göremem diye
Bir sabah namazı vakti
Aç ellerini
Güneşe ve sahibine
Etrafına, yaşamına
Seni sen yapana
Son kez selam ver

Günaydınsız uykular
Anlamsız bakışlar
Tebessüm
Yok, olmadan âlem
Ve beden...

Ölüm bu sefer bitirmeme izin vermiyor...

20 Ekim 2009 56 şiiri var.
Yorumlar