Güneşin Ve Gülüşün Krallığı

Sokağın çocuklarına

Terkedilmiş sokaklar kadar yalnız

Bir o kadar aç/ bir o kadar küskün

Ve ama yüzünden hiç eksilmeyen

Dünyanın en heybetli/ en güzel ve en bulaşıcı gülüşüne sahipti…

Hiçbir şeye aldırmadan ve hiçbir şeyi umursamadan

Güneşi bir nefeste yutar gibi gülerek

Yüzünü güneşe döndü

“Kralım ben” dedi bankta oturan çocuk -kollarını iki yana açarak-

“güneşe ve gülüşe hükmeden halksız bir kralım ben;

Dünyanın bütün çiçekleri tacım

Ve herkesin oturup kalktığı şu banklar tahtımdır benim…

Şöyle bi yanıma otursan/ şöyle bi güneşe dönsek yüzümüzü birlikte

Ve şöyle deli gibi -hiç bir şeyi iplemeden-

Koskoca bir gülüş kondursak yüzümüze durup dururken…

Sonra bir başkası gelse

Bir kadın, bir kadın daha…

Bir adam, bir adam daha…

Sonra bir çocuk gelse -krallığımı maskaraya çevirse-

Sonra bir çocuk, bir çocuk daha gelse

Berkin Elvan gelse sonra elinde ekmeğiyle -kaşlarında martılar-

Sonra bir adam, bir kadın, bir çocuk ve bir çocuk daha gelse

O kadar çoğalsak ve o kadar çok çoğalsak ki çocuklar

Yüzümüzü dönsek güneşe -anne sütü kadar sıcak-

Ve memeye dayar gibi ağzımızı doya sıya ışığını emsek güneşin

Ve o kadar çok gülsek ve o kadar çok gülsek ki -sarsıla sarsıla-

Krallığımın tahtı kırılsa…

Oynadığım bilyeler gibi yeryüzüne saçılıp dökülse güneş

Hiç sebepsiz sarılsak/ öpüşsek uzun uzun

Gülüşümüzü armağan etsek birbirimize…

Ve nihayet, maskarası olsam tüm çocukların -kahkahaya boğsam onları-

Krallığımı terk edip karışsam aranıza…”

Kışkırt…/ havalandır kaşlarındaki o mahzun martıyı

Ekmeğini uzat bana; ekmeğine, gülüşüne, güneşine ihtiyacım var

Nisan 2019 

01 Mayıs 2019 235 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar