Gurbet
Sen bendeyken, ben senden uzaksam
Bil ki kırılmış aşk bir yerlerde
Ne sen gelebilmişsin
Ne de ben kucak açmışım sana
Bir şeyler eksik kalmış ve yarım
Sen bakmayı unutmuşsun
Ben senin göz rengini
Sen konuşmayı unutmuşsun
Ben susmayı...
Sen ben de kalmışsın
Ben çok uzaklarda bir yerde
Ah gurbet...
Senmisin içimde çöreklenen
Yoksa benmiyim seni yaşayan
Yollarmı varlığına sebep
Yoksa benmiyim seni arayan
Gurbet
dışında değil insanın
uzak en yakın olur bir tek cümlede
yakın en uzak bir ülke olur
onu algılamadır....
severek okudum
hep şiirle
ah gurbet;
bir derttir içerde
kanar her daim
kutlarım
sevgiyle kalın...
İnsan dünyaya cennetten gelmiş ya, düşmüş ya, hep bir gurbettir yanar durur içinde. Dünyada bin yıl sultanlık yapsa, tacı tahtı olsa, yine de mutlu olmaz. Hep başka yerler arar, başkaları sorgular... Bazen İbrahim Ethem gibi hepsini bırakır da onu arar... Cemali bırakılıp buralara düşülen sevgiliye bir hasret vardır içimizde... Başka başka renklerde ortaya çıksa da, o hep vardır. Bazen Leyla diye çıkar, bazen Şirin diye... Ama özlenen hep O'dur. İnsan kendi gurbetinden asla kurtulamaz. Zira hayatının tamamı gurbettedir. Görmediği vatan-ı aslisini özler durur. Belki de bu yüzden Mevlana ölümünü "düğün gecem" diye tarif etmiştir. Şiiriniz bu yüzden anlamlı. Gurbet nerede? Hangimiz gurbetteyiz? Hani bir şarkıda denildiği gibi "Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde..." Hakikaten gurbet nerede? Yar nerede? Ela gözler nerede? Varlar mı? Yoksa arayışımız karşımıza böyle renklerle mi çıkıyor? Aranan "Ela" mı, yoksa "Ela"nın bize yapabileceklerini yapabilecek birisi mi? Aranılan "Leyla" mı, yoksa "Leyla" hissettirdiklerinin daha şiddetlisini hissettirecek birisi mi? Bu arayış bitmez şairem... Velhasıl bizim gurbetimiz de bitmez... :)