Hakikat
Ve şimdi, adaletin terazisinde bir tüy kadar hafif, bir dağ kadar ağırım.
Kendi içimde yankılanan hükmü dinliyorum: Kim yargılayabilir yargılayanları?
Zaman, bir cellat gibi bileğindeki kılıcı bilemekte.
Merhamet mi?
O çoktan darağacına çekildi,
boynunda suskun bir ilmek.
Göğsümde taşınan ahlar,
kelimelerden azade bir dil konuşur; vicdanın kalemiyle yazılan ve gözyaşıyla mühürlenen bir hüküm.
Ben, adaletin kor ateşinde dövülen bir demirim.
Ve bilirim,
her yargıç bir gün kendi mahkemesinde sanık olur.
O gün geldiğinde,
mermere kazınan o tek kelime yankılanacak:
Hakikat.