Harman
"Çoktan tadı geçmiş mevsimlerin
İçimde zonklayan ayrılığına sitemdir..."
1.
Böyledir hazanın sarısı
Gelişinden anlarsın
Burnunda tüter harman kokusu
Sızlatır sol yanından tutup
En çok sarı yakışır
Ağustosun çatlatacak günlerine
Hiç de yakıcı değildir oysa gecesi
Yıldızlar ıslatırken gözlerimizi
Uzak diyarların harman yerlerinde
Gençliğimiz solar bir yerlerde
Büyük kentlerin iğreti kokan sokakları
Cinayete meyilli insanları arasında
Harcanır bütün anılar
Gerisi koca bir yalan olmuş çıkmıştır
Bir bakmışsın saçlarını taramayı bırakmışsın
Aşkların, heveslerin hep yarım kalmış,
Avutmaz bu şehir kahırlandırır
Yağmurunu özlersin yaz geceleri sızlatan.
Harmandır artık ömür
Bir köşede oturup ağlayan.
Uyan desem duymazsın
Sarıl desem derman bulamazsın
Sorsam cevaplar kısıtlı
Düşünceler yasak...
2.
Bir b/eşikte uyuyakalma sakın!
Yitirir de anlarsın
Gelenin gidenin olmadığı diyarlara uyanırsın,
Gelip bağ bozumlarına dayanırsın
Uçurumvari ufukların kıyısında.
Göçer obalar gibi hüzünlü,
Ağlasan duyanın yok
Acıya dayansan, korkuya alışsan...
Yalnızsın işte sevenin yok
Hani bir zaman,
Bir nisan akşamı çıkagelmiştin
Yağmurlarla yunmuş yüzümde
Çiçekler açıvermiştim
Neydi bizi bu hazan
Yokluğuna alıştıran?
3.
Saatler çınlıyor kulaklarımda,
Sayıklıyorum adını,
Uyur gezer bir bilinmezliğe karışıyorum.
Gecenin dağılmadığı diyarlara mı bezendin?
Yokluğunun umulmadığı zamanda
Bilinmez bir sona merhaba dedin.
Var mıydı dertten başka yükün?
Oysa kimse sen gibi gülmedi ömrüme,
Şimdi bir baharını özlüyorum
Bir de seninle olmalığını:
Kuru ekmeğin
Acı soğanın
Biraz da umudun harman yerlerine çağıldayan.
Hazanı severdin,
Gözlerin ufuklarda,
Bir yığın soru
Hangi yana dönsem hep o bilindik sızı...
4.
Bir çocuk kuşalara bezenmiş
Yokluk mevsimlerinin gecelerinden birinde
Ömrünü yazmıştı satırlar arasına
Kafasını kaldırıp göğe
Şiirler kuşandı yıldızlardan
Ve sonu hep ayrılıktı mevsimlerin,
Gelip geçilen bütün nesillerin
Ardına eklenen sızı.
Oysa her sabah gün doğumlarıyla
Renklenen dünyanın
Neydi hınçla bilenen yüreklere bıraktığı katran?
Bense yüzüm arık dönerdim geceye
Dönerdim aldırmadan
Korkularla yüzleştim
Kaçındım küf kokulu sokaklarından
Haset denen o kıyımsız bilincin.
Terkettim faktan kurulma o diyarları
Bir ezan sesiyle
Karıştım harmanına hazan yelinin
Yılkı atlarına özenerek
Bir hiçliğe bezenerek
Buldum seni, sesini
Meğerse aradığım hep bulduğummuş
Dönüp durduğum şey
Bana ben gibi yakınmış.
5.
O serin taşlıklarda
Yağmurlar içerek
Sol yanımı toprağın ve ıslak otların kokusuna kaptırarak
Çocuk çığlıklarının
Ve kan tarlalarının
Bilinçleri yok eden çağında
Uzun uzadıya yazmayacağım;
Çalakalem, dağınık, devrik....
Yakışmıyor bu çağa şiirlerim
Yetişemiyor anlatmaya kelimelerim,
Ardına bakıp da geçtiğim günlerin
Özlemini duymuyorum artık,
Çıkarıp atıyorum bozuk bir saat gibi...
Son bu değilse neydi?
Topraktan filiz, gün yellerinden
Bir beklentim yok,
Artık çoktan geçti istemem;
Ne bahar, ne yaz der ömür bana,
Yürürüm gün dönümlerinin aksine
Kalktı harman
Göçtü yoluna ömrümü serdiğim kervan
Bir kel başa
Ham çarığa kaldık,
Aş dedim verdin, su dedim içtim
Hani ben de sendendim,
Acziyetim nedendir?