Hasret
‘’Bilmem meni niçün atmış unutmuş,
Ehdi peymanına kurban olduğum.’’
Bir türkü dinlemiştim Zeynep Hanlarova'dan,
Alıp götürüyordu Kaf dağlarına.
Hissediyordum içe işleyen,
Dalga dalga akan yürek sesini.
Hasret rüzgârlarydı bağrıma esen.
Bulutları tutmak,
Kuşlardan haber sormak,
Rüzgârlarla uçmak istiyordum.
Unutmuş muydum unutulmuş mu,
Yoksa dağlar mı izin vermiyordu,
Denizler mi?
‘’O menim sevgilim, o menim sunam,
Bilmem harda kaldı o nazlı turnam?’’
''Turnalar selam söyleyin'' diyordum
''Bal süzülen dudaklara , lale renkli yanaklara.''
Ceylan gözlüme türküler söylüyordum
Çektiğim hasreti anlatan:
‘’Çektiğim naleden niçün uyanmaz
Şirin rüyasına kurban olduğum.’’ diye.
Rüzgârlara söylediğim türkümü
Katar katar develerin geçtiği
Uçsuz bucaksız çöllerde dinlesinler,
Duysunlardı hasretimi.
Çadırlar uzaklarda
Öbek öbek ak aktı,
Sürü sürü atlar
Toza dumana katmıştı dağları.
‘’Hicranı kalbimi yandırar yakar
Gözlerim yollara bakar hey bakar’’ diyordum.
Yollara,
Yalan yollara,
Yılan yollara…
Ceylan gözlüme sesleniyordum,
Yellere,
Kara yellere,
Bora yellere…
Ve yankılanıyordu sesim içimde :
‘’Ceyranım,
Ceyranım,
Ceyranım’’ diye.
..çok içten dillenmiş samimi sözcükleri kocaman bir yürek olup konmuş şiir başlığına çokça anlam vardı o 'hasret' türküsü içinde..kutluyorum tebrikler...