Hayatımda Unutamadığım Anılar
1
Uzun boylu bir Pomak kızıydı Fatma
Güzel olur Pomak kızları
gözleri
bol akın üzerinde sıcacık kahverengiydi
elma kırmızısıydı yanakları
kitapçı dükkanında kitap satardı
İlkin dilini bilmediğim kitaplar almaya gidiyordum
sonraları onun bakışlarını çalmaya gidiyordum her gün
ışığı avlıyordum
bana her gün umut veren ışığı avlıyordum gözlerinden
Elime aldığım kitabın adını bile unuturdum çoğu kez
Arada bir yanıma gelir başka bir kitap tutuştururdu elime
Gözleri gözlerimin içine dolardı,nefesi birleşirdi nefesimle
bir şeyler fısıldıyordu gözleri
Benimkiler bir şeyler konuşuyordu ona
Ne yazık ki ben ona kendimi
O da bana anlatamıyordu kendisini.
Dilimiz ayrı
ben onun, o benim dilimden anlamıyordu
Gözlerimizin hoşgörüsü yetmedi aşkımızı körüklemeye
Boyu boyunalığımız boşa gitti
Bir de benim köylü çocukluğumun singinliği eklenince
Bir aşk başlamadan bitti.
Esef ederim geldikçe aklıma
Ben hala Bulgarca bilmiyordum yirmi yaşımda
2
Yirmi yaşımda liseye yazıldım gece okumak koşuluyla
İlk günleri içimde ezikliklerle gittim okula,
Sonra kalabalık oluşumuz rahatlattı beni.
Ezbercilik yapmaya kalkıştım olmadı.
Dil iki günde öğrenilmediğine göre yine başladı sıkılganlıklar
Ta boynuna kadar dökülen bukleli saçlarıyla
karamık gözlü Nevyana geldi yardımıma
Tüm güzellikler sanki ona verilmişti.
Nice hovardalar vardı peşinde, nice namuslu delikanlılar
O bana tutulmuştu dilsizliğime rağmen
Biyoloji hocası girdi araya
O da gençti o da her kadın gibi güzeldi
Ama hocamızdı.
Şumlu* köylerindenmiş,
Bulgar olmasına rağmen Türkçe'yi benim gibi konuşuyordu
Uzun boyluydum, madenciliğin gereği temizdim, giyimliydim
Bir de Bulgarca'yı güzel konuşabilseydim kimse duramazdı önümde
Biyoloji hocası eksiğimi çabuk fark etti
Ve derse girişinde iki dilde selam, iki dilde ders anlatıyordu.
Elini omzuma koyuyor:
'gözlerime bak,
utanma,
bunlara aldırma sen
sen bunlar gibi on edersin'
diyordu.
Hafifçe omuzlarımı sıkıyor
Okşuyordu sırtımı
Okul çıkışı beni bekliyor beraber yürüyorduk sokakta
Bir iki defa yemeğe gittik kenar mahalle lokantalarına
Ben hala çok dürüst, yada çok salaktım
onun aşk önerilerine sen benim öğretmenisin diyordum.
deliriyordu kıskançlığından
O güzel Nevyana.
'tya golyama kurva! '
ostavi taya mrısna kurva! ' diyordu.
Daha sonra öğrendim
' o büyük fahişe! '
bırak şu pis fahişeyi! 'demekmiş
Ne demek istediğinden habersiz gülümsüyordum
Görüyordum güzel gözlerindeki kıskançlık ateşini
Nevyana üvey babasının tecavüzüne uğrayınca terk etti kasabayı
Biyoloji hocamız da dönmemişti yaz tatilinden sonra
Ben halâ bakir kalmıştım iki güzel kadının kıskançlıkları arasında
Dilimiz ayrı ben onun, o benim dilimden anlamıyordu Gözlerimizin hoşgörüsü yetmedi aşkımızı körüklemeye Boyu boyunalığımız boşa gitti Bir de benim köylü çocukluğumun singinliği eklenince Bir aşk başlamadan bitti.
öyküsel bir şiir okudum sayfanızdan hocam hoş bir anlatımı vardı şiirin...aldığım bu kitayı çok sevdim...insanin kendisini anlatması için dil ne kadar önemliymiş!...ayrıca kıskanclık konusu edebiyatın temel mevzularından biridir...
Ben halâ bakir kalmıştım iki güzel kadının kıskançlıkları arasında
bu misra da çok farklıydı...finalini başarılı etmiş şiirin...
kutlarım hocam kaleminize,gönlünüze sağlık...
yüreğin susmasın kalemin daim olsun acıklı dizilerdi sadece şiirlerde olması dileğimle saygılar hocam👍👍👍👍👍👍
Nevyana üvey babasının tecavüzüne uğrayınca terk etti kasabayı Biyoloji hocamız da dönmemişti yaz tatilinden sonra Ben halâ bakir kalmıştım iki güzel kadının kıskançlıkları arasında🙂
ne mutlu işte size daha ne istiyorsunuz ya bir de bu iki kadının saldırısına uğrasaydınız haliniz nice olurdu :))
şaka bir tarafa mazinin tozlu raflarında hayata dair bir yolculuk yaptık hep birlikde
saglıgınız daim olsun Recep bey hürmetler.