Hayatta Gülmeyen Güloğlu
Kim bilir? Bir şafak vakti doğdu..Hazırdı.. Nazar boncuklu oymalı beşiği
Mermerşahi incecik oyalı örtüleri..Ninnilerle tıngır mıngır sallanacak diye.
Kesti göbek bağını besmele ile ebesi
Hep gülsün diye oğlu atası
Üflediler kulağına ismini ezan sesinle
Mehmet Güloğlu
Mehmet Güloğlu
Mehmet Güloğlu
Çocuktu
Ergin
Adam
Su gibi geçti gitti zaman
Öyle Heyhat!
Derin çatlaklara doğmadı hiç güneş
Tuzlu şafaklarda sızlar abalı yarası
Varoluş tezatlarla sarmaş
Çöktü nemden koca kaş
Kâh sarar kâh yakar perde perde serap
Kavrulur ayazda
Çöl dudaklar
Bir duaya
Bir damla suya muhtaç
İnletir yeri göğü
Kubbelerde yankılanırken o ulvî ses
O sessiz yitik
O sessiz kalabalıklarda
Sığmazken bir başı koca dünyaya
Şartsız koşulsuz kucaklar
Dört açıp kollarını
Ana kucağı
Toprağın kara yanık bağrı
Şefkatle örter üstünü...
Ninni söyler...
Rüzgârlarla bir dağservisi.
Ve yazılı durur ebediyete kadar mezar taşında;
Hayatta gülmeyen
Garip Mehmet Güloğlu