Haziran Sarhoşluğu
son on beş gün karşımda geri sayıyor.
göğsümde haziran sarhoşluğu...
soğuk bir taş bulamadım kafamı yaslayayım,
ardımı dönemedim rüyalara boğulayım,
alev alev gözlerle seyrine daldım...
bir adam ateş soluyor;
hayalleri avuçlarından büyük
ceplerinden taşıyor.
pişiyor bu adam, kendini pişiriyor
ve her allahın günü buz üzerinde yürüyor;
adımları kaderinden büyük
gökyüzüne vuruyor.
bir kadın fırtına biçiyor;
kederi gözlerinden de büyük
elmacık kemiklerinden taşıyor.
kendi sürgününü kendi koparırken içim cız ediyor
götürüp gittiği yere kök salacak,
ezilmeyecek, boynunu bükmeyecek.
eline dudaklarına götürüp tebessüm ettiğinde
biz utanacağız! o değil...