Her Ayrılık Hüzün Kokar...
Zoraki bir gülüş, zoraki bir tebessüme ihtiyaç duyar insan
Sevgiyle çarpan kalplere bir hüzün dolar
Alışılmış yaşamın istem dışı kopuşu gerçekleşir
Ve araya dağ gibi bir hasret koyan ayrılık
İşte son an bu, son dakika
Şimdi bir başka içli bakışlar oluşur
Veda diyen gözler ağlamaklı olur
Masum bir çiçeğin dalından kopuşu gibi sevimsiz
Bir anda gerçekleşen ayrılık
Ve ardından senin yokluğun duyulur derinlerden.
Titreyerek iki yana düşer ellerim
Ve tutan olmaz o ellerden bir yardım bahanesiyle bile
Oturup gidişini seyretmek kaldı bana sadece
Sessiz, sakin, kavgasız ve fırtınasız gidişini
İçim içimi yerken sadece ağlıyorum bu yaşlı iskelede...
Katran gecelerin ışıksız semalarına bakıyorum
Yıldızlar bile yasta gibi parlamıyorlar senden sonra
Tarifi anlatılmaz bir işkence oldu hayat bana
Duvarların mermerimsi donukluğunu
İçime oturan soğukluğunu
Çaresiz labirentlerin çıkışı olmayan yollarında pinekleyen ömrüm
Yağmur bakışıyla hayata tutunan umutlarım
Hangi yalnızlıktan hediye bana?
Bilinmez meçhullerin ayaküstü yorgunluğu
Dudağında asılı kalan sessizliğin
Ve yaşam ünitelerine bağlı kalan haykırışlar
Hiçbir zaman duyulmayacaklar...
Çiçeğin hüznü açmaya delalettir,
Asıl tutsaklık beyne kazınan esarettir...