Her Şey Bir An'la Başlar...
Önce toprak, sonra su...Ve bir tohum ile başlar var oluş(un hikayesi)...Akıl ben'dine kavuşunca, an içinde yine bir an, aşk tene değince Tanrının nefesi vuslat ateşinin kor kor yanıncaya kadar kül hali...
külleri avuran rüzgar ve yavaş yavaş var-olan ben'
Önce kim ! Sonra ben' Sonra neden'...Tüm sonların bütün itiraflarını kendinden çıkartan kişi, kendini tanrının yanında hissettiğinde; ne soru, ne sorgu ne de bir ben' derdi kalacak. Bütün bir masalın derdi yavaş yavaş gelen (neden) ö l ü m !
Yusuf'u torbaya koyarak bize getiren şey neydi? Her defasında sırtladığımız torbadan ,her defasında soluklanmak için, elimizi torbaya soktuğumuzda elimize gelen şey neydi?
Akıl mıdır, aşk mıdır, ben' midir, beni sana getiren öl-meden evvel nedir?
Hayat bir masal, masallar hep tekrar tekrar anlatılarak yaşar...Ya insan ? Bu hayatı ne kadar çok daha yaşayarak ben'inden kurtularak o'na vararak kurtulacak ?
Sanırım hayat,insan ben'ini temizleyene kadar yeniden tekrar var-olacak !
Her okuyanda,aslında ne duymak ve ne hissetmek istediğini uyandıran bu şiir büyük bir sorgudur
Her şey ben'le başlar (...) ben'le biter...
1.Dünya ben'
yoksul bir düşünce insanıyım...
gittiğim en son gezegenden bahsetmek isterdim sizlere
lakin söz söylemeden önce ,söz yazmak,
sanırım kelimelere itiraflarda bulunmak,
içimdeki sessiz devrimi,
yine en sessiz yerlerde, tek başıma gerçekleştirmek için
yığınla yalanları kendime ,hep kendime sakladım.
öyle ki karşımdaki dağın derdi ben' hiç olmadı.
onun derdi ya gökyüzündeki güneş,
ya da
gece karanlığında gecenin gerdanına yaslanan
ayın yüzüne vuran nefesiydi
önce hıçkırık sesi ve ardından gelen veryansın...!
ağla sonuna kadar ağla ki,
gözyaşlarının getirdiği ben' bendeki ben'i kendinde vursun...!
işte o an ,bir irkilmeden çok bir dirilme hissettiğinde,
karşındaki aynada görmek istediğin sen,
belki de aradığın o ben'dir...
2.Dünya sen'
...su'yun sesine doğru yürüyen akıl,
ayak izlerini izleyen duyguların ayak sesleri eşliğinde gelen ben'.
yavaş yavaş kendini tamamlayan bedenin,
yerden yükselerek aya değmesi gibi.
şimdi ay şaşkın !
elleri avuçları insan ben'iyle dolu.
sesleniyor güneş, yıka, yıkan ! diye.
gökyüzünden düşen yağmurlar ters-yüz olmuş,
yağan yağmurların eşliğinde ben'le dansa kalkan ay, işte o an dolunay !
yine sesleniyor güneş, seviş !
ben'dine tutunan ay, seviştiği ben'ile boşlukta ,
loş ışıkta sevişiyor...
ve gün ağırdığın da güneş,
pusuya yatmış, var gücüyle ben,
işte ben diye çığlık çığlığa !
her şey gün yüzüne çıkınca,
utanan ay, ne dolunay,
ne de ben'dine kavuşur ay !
İşte bunlara şahit olan dağ,
gözyaşlarını döktüğünde,
benim ayaklarıma kadar gelen su'yun taşıdığı ben,
işte o ben'dir.
3.Dünya biz'
ve yine yoksulluğuma eklenen duygularım,
aklımın da kör olduğuna emin.
emin adımlarla ilerlediğimde bütün evrende
kendine bir yer bulamayan ben,
iç geçirerek saçma sapan bir hayatı
kendine dert edinen sen, ben gibi.
bütün sürgüleri açmaya çalışan şiirlerin hepsi suçlu !
çünkü yere düşen kan,
ne senden.
ne benden
ne de bizden...
su'yun temizlediği kan pıhtısında gizlenen insan,
ben'dini temizleyen su'yun esiridir ebediyen...
oysa derinlik, ebediyen !
aşk bu derinlikte sadece gerçek !