Hevai Düş
Diyelim ki sen sadırsın
Ya da hicri bir zamanda haccacdan tayfasın
Ama o yüzün
O gözün
O sözün
Hayır sen yanlış bir zamanın adısın
Belki Kahire'den İskenderiye'ye uzanan anıtsın
Adına şanlı süvarilerin katledildiği otağ ya da
Kadife tonla yağan yağmur gibi
Islak mendildeki mentöl kadar naif
Hüsna zamanların en berrak şalısın.
O kadar çocuksun ki o yaşında
Ve cümle çığırtkanlara direnen
tatlı söz erbabı bir baharsın ki
Sen şimdi
Heva yurdumda öyle bir varsın ki
Öyle bir sultansın ki
Türkçemiz güzel güzel olmasına da, kelimelerin kapsayıcılığı her dilde farklılık arzeder. Arapça kelimeler Türkçe kelimelere nisbeten anlamca daha fazla zenginlik arzederler. Bunun yanında "edebiyat" ve "şiir" sözcüklerinin kökenleri de Arapça'dır zaten. Şiire gelecek olursak, heva kelimesinin Türkçe karşılığı biraz daha sığlığa eviriyordu anlamı. Belki de içimde mübalağa yapma isteğinin tezahürüydü. Zaten edebiyat başlıbaşına mübalağa değil midir?
Güzel tükçemiz yerine neden osmanlıca başlık anlayamıyorum inanın😙