Hey Gidi Koca Çınar
16 Nisan 1995 te kaybettiğim babama...
-Koca çınarı kaybetmedim ben... Müşfik kolları yüreğimde her dem...-
....
Hey gidi koca çınar hey!
Gövdesinden ben fışkıran bitap savaşçım...
Kavuran güneşime asi, koyu gölgem...
Hazan küllerini savuran ruhumun fırtınası,
Zifiri gündüzlerin serinliği, sıcacık yuvam...
Başıma omuz, yüreğime kucak dostum.
Nasıl da ömrüm oldun?
Yapraklarının yeşili besledi ruhumu;
Güldüm doyasıya...
Değerken birbirlerine, alkışlar gibiydiler beni;
Sevindim delicesine...
Sarartınca kendini ruhun acımasızca,
Ağladım solarcasına...
Döktün gözyaşı misali üzerime;
Üzüldüm sellercesine...
Uyudum dibinde; bekledin bıkmadan.
Dinlendim kucağında, sardın kollarınla.
Canım oldun, cananım oldun, yarenim oldun.
Hey gidi koca çınar hey!
Birlikte doğmuştuk ya, fışkırmıştın topraktan.
Ben kundakta, sense minicik bir yaprakta...
Kocaman bir çınar vardı yanında; atan...
Korurdu seni koca gövdesiyle, uçan kuştan.
Babamın kucağında gezen ben,
Kadim dostu atanla, o zaman tanıştım bilmeden.
Babam basmazdı üzerine senin,
Sulardı hatta bıkmadan.
Atan da gölgesini verirdi babamla bana,
Usanmadan...
Ben büyüdüm, sen büyüdün...
Boy ölçüştük durmadan.
Öylesine alıştım ki sana,
Hüzünlenince, döktüm duygularımı, bağıra bağıra.
Ağlayınca, yaşlı gözlerimi kuruttun rüzgârınla.
Gülünce, sallandın keyifle karşımda.
Hey gidi koca çınar hey!
Babam çökmüştü ya birden,
Hain yumrular sarmıştı içerden.
O, hastanede benimle can derdindeyken,
Gelmiş şafak vakti sana, eli kanlı hainlerden.
Babam kollarımda veriyor son nefesi,
Ben hastanede çaresiz...
Aynı anda, atan yedikçe baltayı
Devriliyor üzerine, incitmeden gövdeni.
Dalın kırılıyor o an...
Atandan hatıra kalıyor bir yanındaki eksiklik.
Son nefesi yakıyor yüreğimi benim de,
Babamdan hatıra işte, o yüreğimdeki yanık...
Görülecek acı günlerimiz varmış be dostum.
Haç şeklinde bir masadan koku yayılıyor,
Vurulan neşterden sadece ölüm akıyor.
İki gün geçiyor aradan; duruyor bende nefes.
Babam kolunu atıyor boynuma;
Tıpkı bir zamanlar, benim elim onun boynunda gibi.
Nefesini üflüyor yüreğimin yanık yerine.
Uğultu duyarken derinden,
"Döndü" sesleri esiyor yüreğimden.
Bir koşturma ki; sanki yeniden doğum...
Hey gidi koca çınar hey!
Gece idi hani...
Uğultu yırtarken karanlığı,
Devrilişindeki o hazin sesi, duyamadım ben.
Kahrettim fırtınaya şafak vakti.
Kırılmış dallarınla, mahzun yatan gövdenle
Bekler gibiydin ben dostunu...
Ne dost ya?
Mışıl mışıl uykusunda, ölüm izleyen dost!
Şimdi tam orta yerdeyim kadim dostum.
Hınçla gelmekte kalabalık üzerime,
Gözümde canlanmakta roman...
Hani duyuluyor ya sesler; "Vurun Kahpeye!"...
Linç başlamak üzere, değmekte sopalar.
Bir yanımda babam karşılamakta,
Diğer yanımda, sen çınar!
Suskun değilim...
Haykırmaktayım artık!
Vurmayın babama!
Vurmayın dostum çınara!
Bıktırdınız yaşamaktan beni be...
Tez olun hadi!
Vurun!
Vurun sırtıma...
Sesinizden şiir dinlemeyi özlemişiz. Çok duyglandım her baba deyişiniz kendi çınarımı babamı hatırlattı, koca çınar diye bir şiirde ben yazmay,a çalışmıştım. uzun sayılabilecek kadar yatağına arkadaş oldu, Üzüldük hem hastalığı hem vefatı acı verdi.ama hayat bu ,her çınar devrilmeden kendi fidanını bırakıyor. Babanıza rahmet sizlere sağlık ve esenlik diliyorum. Saygılar,selamlar..
babamız örnek aldığımız gurur duyduğumuz varlığından çınar ağacımız
gün geliyor hepsi birer birer gidiyor işte neyleyelim ki hayat bu
saygı ve rahmetle şair😙