Hiç Kimse
Hüznün aktığını gördü kadın gökyüzünden
Kırpıştırırken gözlerini, ağlıyordu.
Sade bir koyvermişliğe sarılmıştı
Bilmeden şehrin koyuluğunda, yürüyordu
Telaşı aşikardı
Ve sessiz.
Gece yorgundu belli ki
Kadının ardı sıra sürükleniyordu
Kör bir ağaç onları izliyordu
Küskünlüğü duymazdan gelinmeyecek denli ortada ve yoğundu.
Kimse onu sormuyordu,
Durup ona kimse seslenmiyordu
Görüp onu selamlamıyordu kimse
Yapraklarını kimse
Sevmiyordu.
Kadın ağaçtan hallice değildi.
Görmüyordu hiçbiri onları
Kıvrım saçlarında merhamet biriktirmiyordu hiçbiri,
Hiçbirinin kalbinde kadının ve ağacın sevgisi yoktu.
Gece kendinden geçiyordu
Duymuyordu kısık bağrışlarını hiçbiri.
Ağlamaktan usanmıştı artık kadın
Susuyordu
"Göğün teninden ağan yıldızlar"a bakıyordu
Hasret taşıdıklarını gördü kadın yıldızların
Ve bir yalnızlık.
Ve bir koku.
Ve bir ses.
Gece ilerliyordu.
S/üzgün yol geceyi, kadını ve ağacı taşıyordu.
Kıvrımlarından muzdaripti o da
Hiç kimsenin bakışı yere değmiyordu.
Yol, sadece duruyordu
Üzerinde dalgalanan kederleri içine sindiriyordu
Kısırlaşmış nefsine aldırmıyordu hiç kimse.
Kadın yol boyu yorgundu,
Kadının yorgunluğunu duyumsayabiliyordu yol,
Ağaç yola kök salıyordu,
Kışın gecesi her birini seviyordu.
Yol bittiğinde kadın yine ağlıyordu
Bıkmasına rağmen ağlamadan duramıyordu.
Geceyle işi bitmişti,
Ağaçla, yıldızlarla, yolla.
Kelimesizliğini susturamıyordu.
Karlar eriyordu.
Durdu
Kadın.
Gece
Yol
Ağaç
Ve
Yıldızlar.
Gün, ağarıyordu.
Ocak//2015