Hiçten Çoklu Küfürler I

-I-

Kısa cümlelerin uzun tercümelerinde atıldık dünyaya
İstersen hayat de, istersen sonu defalarca değişmiş bir ölüm...
Mütemadiyen değişiyordu son nefeslerimizin kerameti...
Haksız bir davanın sanıklarıydık, Tanrı katında
Varlığımızla sevişirdi hiçliklerimiz;
o hayran olduğumuz gecenin ipek jartiyeri üzerinde.
Fahişeliğin gölgesi dokunurdu kekeme gözlerimize,
birbirimize hasret kaldığımız sohbetlerin karnından fırlayıp.
Kendi kucağımızı bildik, ana kucağı diye..
Babalarımız vardı bizim köşe başlarında, simalarımızın yedi dağ ardına atıldığı.
Biz benzemedik katran karası hurilere;
doğarken annelerimizin rahminde kalmış kanatlarımızla.
Kadife bir kuyunun dipsizliği hak görülmüştü şefkat mağduru tinlerimize.
Ne yakamozduk, güllerin bülbüllerine fısıldadığı
Ne de bir ninni vardı kulaklarımızda, hainliği oyuncak diye verdikleri o yayı kopmuş beşiklerimizde.
Sövelim mi hayatı doğurana?

-II-

Safsatalarını yutuyor kederler, gırtlaklarına tutunmuş keş bir sesle
Gördüğünde azametli dişiliğin kollarımdan sökülüşünü
Tırnaklarımdan akıyor kanı, hançer izleriyle süslediğin kollarımın.

Bileziklerini takmış ruha dair elvedalar...
Taverna masasının üzerinde meziyetlerini sergiliyor
Erkeklerini baştan çıkarıyor varlıklarımızın
Raks ediyor namüsait kalabalıklarının şuh betimlemelerinde, kin...

Ağzımdan acı küfürler dökülüyor
Kusuyor midemdeki karanlık hakiki suretini
Boynundaki beyaz inciden öptüm seni, gecenin kör bakışlarında
Sevgili'ye taş fırlatmaktı bizimkisi...

-III-

Ağıtlarımızın bileğindeki halhalları geçirdim boynuma
Zenginliğin en kumarbaz masasıydı bize ayrılan
Deldiren değil miydi dağları Ferhat'a,
O yıllardır sürgün edildiğimiz sefaletin içinde
Hayaliyle sallandığımız sevdalar...

Hasretsel dayanışmanın idealizmine büktük boynumuzu
Kırıldı, can damarımızdan körpe ahlarımız
Bir yüzsüzün kalçana elini daldırmasından ibaretti
Bekaretimizle aramızdaki o kara tül, ruhumuzdan çekilen
karınca yiyen kılıklı bir ahmağın ciğerine...

Özgürlüğün naralarına kandık bir can pazarında masumane suretlerle
Biz kurtuluşu sonsuz sandık
Gerçeklere annemize olduğumuz kadar uzaktık...
Sövelim mi kainatın en ucube abidesi olan kendisine?

-IV-

Yaramın üzerine tuz serpiyor bir sokak satıcısı...
Sokaklarımızı alıyor bizden satmak için bet suratlı
ve mundar kıvrımlara...
Bel bağladık sonuçlarımıza, Tanrı'nın katliamından gelen
Bilemezdik aşkı, yabancı kendiliklerimize duyduklarımızdan ötede...

Felsefenin çalınmasıydı yere, çılgınlıklarımız...
Zihnimizin oyunlarında sıkıştık bir labirente
ve ne bir Pan vardı korkacağımız
ne de bizler Ofelia'ydık...
En azından öleceğimizi bilirdik de
Gererdik önüne göğüslerimizi, çıplaklığın hak görüldüğü
hüznün doğrulttuğu namlunun gölgesinde...

-V-

"Ben bir anneyim, yavrusunun kanını dudaklarına süren."

-VI-

"Selam olsun, İrem'in kıyılarından, insanlığı heceleyebilenlere."

24 Kasım 2010 56 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar