Hilti
kitlelerin masalara biriktiği gündü bayram
aperatiflerini atıştırırken
yine sözcüklerle boğulmayı tercih ettim
birleştirirken tümceleri
gemi yapmayı hiç sevmezdim
çatal kaşık aş(k)sız
yemekler ucuna gelene değin beklemek zor
midem kazındıkça yazmak zorlaşıyordu çünkü
seni sordum
seni sordum
kız kulesi’ne baktığını varsayarak
sadece yüzünün görünen zabıtlarını okuttu bana şehir
seni sordum arka sokaklarını cebime aratarak
yoktun
tatlı söylemlerin anlıkları güzel
öykülerin içtenliği
acılar sürtünme katsayısını artırdığı ana değin
masalar kallavîydi
konuşulanların kuşatmasındaydı kulağım
ki seni kabarttım belki sesini alırım diye
sevgilim aslında ben seni abarttım
içimin aşkı beni kulesinde hür ve yalnız hissettirirken
ortak alanlarda kendimi anlayamadığım kadar çoktum
anlayabildiğim kadar neden yoktum
tar tar tar
asfaltına dayanmış delen
sağır edercesine titreşimlerini duyururken
kalbimin taşları hiltine umarsız
ben de yoktum ama neden varmışım gibi davranıyordum
yoksa ben ben olmaya çok yakındı da
benimin alt kimliklerini yok etmesinden mi korkuyordum
biraz da usula yakın bir haykırışla
söylemeliydim keyfimi kaçıranları
keyfimi kaçıranlara biraz da
yeninin eskisinden zoru yok diye
günümü düne kaçırmaya çalışanlardan zorum olduğunu
biraz da hızla ağmayı denemeliydim gönlüme gerçekleri yaklaştırıp
şimdi belki tam zamanıdır
gönüllere nüfuz etmenin yoksunluğu kaç cana mâl oldu
kaç karanfil mezarında soldu
kaç çocuk senin yüzünden biz ağlıyoruz diye
başıma vurdu
kaç
kaç
kaç
hâlâ kaçların içinden kendini kaçıran
kimler kimleri öldürüyordu
sadece sana ve bana vararak var olmak
kime ve kimlere sığınacağımı hatırlattı
kolları kenetlemeyi ezelden rehber edinmişlerin aşkına
gerçekten soruyor idiysem seni
neden
yakalarımız
halâ ayrı diye başımı masaya vurmak geldi
batan günü yemek yiyerek karşılayamazdım
siparişin gelmesini beklemeden kaçmak geldi
..
..
Günün şiirini ve şairimizi kutlarız