Horozlu Saatiniz Ötüyor mu
Bazen unutuyorum ne yazacağımı
Önümdeki parşumen de Piç oluyor haliyle
Sonra Bi efes açıyorum Eylül akşamları
Rüzgarda serin esiyor ikindi sonrası
Üşütür gibi oluyorum
Beynim duruyor
Ne düşünüyordum bir an önce
Hatırlamaya çalışmalarım çıldırtıyor
Bazen bir saat bazen bir gün
Bazen hiç çıkıp gelmiyor menteşesi bozuk çıkrık kapıdan içeri
O şahikalar kumpanyası
Ah bu somyanın gıcırtısı
Hiç değişmedi onca sene
Yatağımda uyuduğumu hatırlatıyor her gece
Sanki Zembereği bozulmuş kurmalı horozlu saat gibi
Gıcırdıyor oniki yi geçince
Yine unuttum yine allak bullak oda
Deli gömleği gerek her fikre
Kaçtılar kaçırttılar keçilerimi
Kısa kuyruk zeytin ağacını kemirmekte
Oysaki zeytin üç Asır gördü bahçedeki kuyunun başında
Çok kez uzatıldı barış için Bi huysuza kırılmış dalı
Şimdi
ruhuma tahtakuruları dadanmış
Çıldırtacak kazınası kaşınmalar
Kanatıyor dün kesilmiş tırnaklar
Ağırda ki oğlaklar
Ah yine düşünceler
Allak bullaklar
Ve
Yakalıyorum ucundan ana düşünceyi
Dünyanın sermayesiydi yalan
Aynı çoğuna kısa gelen ömür gibi
Ve tüm yalanlar kötü değildi aslında
Yoksa Ucunda ölüm
Zamanın en iyi geldiği acıydı aslında
Yine karıncalanıyor ruhum
Yalan yarasıdır bir kaç tahtanın eksikliği kafamda
Ve bir merhabana hasret yaşıyorsam
Ancak böyle geçiyor zaman
Delinin horozlu saat tamiri
Bazen durup şöyle bir ardıma baktığımda '' Hayde Zaman Haydee '' diyesim geliyor. Ne kadarda sevdim şakaklarımdaki beyazları...