İçimin Sen Mektupları
1.not
Hiç mi endişe etmedin
Sevgime pay biçerken
Düşünmedin mi?
Kayar gider bu şehirden diye
Sevmedin mi hiç
Yok, oluşlara mı gizlendin
Lanet içtin de
Kimleri lanetinle gebe bıraktın
Yüzdün lanetinle bu şehirde de
Kimler kayıp gitti gaybana gecelere
Kimleri sevmedin de
Kendine dert yandın
Hangi hükmü giydin de
Mahpuslarda yatmadın
2.not
Kapalı duvarlar ardında
Elde kaldı sevdam
Tutulmuş şehrin hikmetine
Nankör denen illete
Gittim kayboldum,
Sessiz gecelerde...
Kilitli kaldık, kara kutu var elde
Yenilen
Aşk var gönüllerde
Sevgi kelebek olmuş ömrü on beş gün
Fark etmiyor artık çaresizlikte
Düşmanlar var yitik adreslerde
Resti çekti isem kendime
Düşünmemeliyim aşk ateşi ile
3.not
Olmadığın an en güzel anlar
Çirkin geliyor bir anda
Dağınık dağınık düşünceler,
Ediniyorum gözyaşlarımla
Her yanımın harfleri
Seni hatırlatıyor bana
4.not
Sessiz süren gecelerde
Bitkinim
Yorulmuşum
Sensizim
Neylesem de derdime
Ah çekerim nida ile
Oflasam karşıki dağlar yıkılır
Neylesem de gelmezse
İşte o vakit
Ölürüm sensizliğinle...
"Sevgiye pay biçmek" sihirli mısra bu olsa gerek. sorunda bu değilmi?
Ben sözüm ona "lanet" sözcüğünün hiç bir zaman kullanılması taraftarı değilim. Nedense bu sözcükten ürperiyorum. Aslında sarf edilmesi çok ağır bir söz.
kalemin susmasın
Yorgun kolların kanatlarına tutunarak bir aşkın sarmalını götürürüz dudaklarımıza, ertelenmiş coşkuların banklarında oturup ufku gözleriz, içimizdeki yalnızlık duvarına şiirlerimiz çarptıkça. Gölgeler, izli bir mermi gibi iç çekerken geride. Her şiir kanamalı bir sığınaktır, aşk çeker yüreği derinlere...
Kutladım.