İhtiyat
Tüm gücümle örse vuracağım
Elbette kırılacak o taş
Yalnız ve sade bir yaşantıya razı olmayı bilmektir bu
Saymıyorum yine de bu hayatı
Öcümü alacağım dünyaya bırakmam
Çıngılar çıkartıyorum inatla baltayı taşa vurarak
Kabul etmiyorum
Benimsemedim hiç burayı
Bana bilenmişti insanlar
Talihsiz bir hayatı sırtlanmış olmam yeterliydi bunun için
Yüzüm
Öcü olarak kabul görülmüştü
Rahata varmayan bir yorgunluğu taşımaktan
Yüzleşmeye gidiyorum dünya ile
Usandım
Acıları ayıtlaya ayıtlaya gövdemden
Usandım
Şakak kemiğimde bir levye gibi bir acıyla uyumaktan
Örse vuracağım elbet var olan gücümle
kırılmayan taş bırakmadan
Karnımda soluyan o şey
Yaşadığım şeyin özünü görür gibi
Gülüşümde hep bir endişe ile büyüdüm
Saplamanın pimi düşmüş bir traktörün vagonunda yolculuk etmek gibi,
Gözünü ayırmadan kancadan...
Yoruldum,
Yaşıyor gibi olduğumuz o gerçeğin peşinde koşmaktan.
Artıkın veda etmeliyim buna
Geriye dönmeme sözü vermeliyim
Soyunup koynuna girdiğim günahlarıma...
Sevgilim
Sevgilim
Sevgilim
Benim gibi talihsiz bir hayatı sırtlanmış, bağrına bastığını toprağa vermekten gülüşleri güzel olan sevgilim.
Sarmalayacağız..
Çocukların hüznünü iki ihtiyar gibi seninle
İşte sana bir gül
İhtiyaç değil, ihtiyat
Ömer Altıntaş