İki Şiir
Kacış yok
Tüm hudutlar kapalı
Sıkışmış ruhum
Beden denen mapushaneye
Bir yabancı gibiyim
Lanet derime
Sigara kesmiyor dalga dalga kederimi
Alkole de düştüm bu aralar
Nasihat taşı oldum
Görenler stresini atıyor üstümde
Artık farketmiyor günler
Gece gündüz isterse kar yağmur
Telaşı yok hiç bir şeyin
Tecritteki günümü sayıyorum
Bitecek elbet bu tutsaklık
İşte o zaman
Çağlayan şelaleye kapılmış bir altın parçası olacak ruhum ve ben o zaman
Kartalın kanadına düşen bi çiğ zerresi gibi
Aşacağım Engin sarpları bir çırpıda
Şimdilik akışında zamanın tükeniyor yavaş yavaş nakis bedenim
Sen üzülme
Bu kuytuya taş attı delinin biri
Ömür erirken mum gibi
Işıtmıyor dibini
Uzaktan uzağa iki ayrı gemi gidiyor
Gün batımına
Veda ediyorum Yaz'a
Soyunurken soğuk sonbahara
Balkonda yudumlarken Kem'i
İçleniyorum işte öyle
Ölemiyorum ...
İkinci şiir
Ölmemi yasaklamış azap melekleri
İçtiğim zehirler şerbet oluyor
Uçurumdan atlasam
Küreğimden kanatlarım çıkıyor
Dar ağacı çatmışım avluya
Boynuma gergef sanki bana pamuk
Sıkmıyor yutağımı
Ölmemi yasaklamış Azrail
Böğrümde taş
Zincirlemiş dünya
Salmıyor ruhumu
Cehennem
Özgürüm şimdi atlasam
Yine vururlar mı kanatlarımdan?
Kutunun içinde unutulmuş oyuncak gibiyim
Güneşe yolculuk hayalleriyle karartım günümü
Bencilliğimin esaretinde
Yine dert yanıyorum sana
Selam dahi vermeden
Lütfen beni mazur gör
Aslında ölmeyi bile beceremiyorum
Beceriksizin gizli günlüğünden notlar okuyorum sana
Bugün tutulma var gecede
Yaktık bi cıgara Adıyaman tütününden
İsine saldım gamı uykusuz gözlerimde ki düş
Sessiz yolun kenarında çınarın yanında
Çeşme başında Sarı yazmasında
Boncuk oyalı Elif 'im
Ne edelim ayrılık geldi çattı
Paralel evrende daha 13 'e yeni bastı yaşım
Ruhum yetmişbeşi geçeli çok oldu
Gitmeye az kaldı
Bu O ihtiyarı hiç unutma.
Ömrümün kavuşma hayali ...
Biri anlayacak beni
Elbet...