İmla Hatalıdır Yazıya Düşen Şiir
Şarap kokusu sinmiş ellerine
Sarhoş olup düşmüş düşleri
Gece karanlığına kalmadan
Gün ışığında sızmış hayalleri
Gece fobitoryası sarmış gözlerini
Açmış rüyaların tabir kitabelerini
Gece karanlığına kalmadan
Gün ışığında bakmış falların faillerine
Bir otobüs çarpıntısı kalmış ellerinde
Birde kırık bir ayna
Sonrası hüsranla Hüsam-a veda
Bir balıkçı kayığında fırtınada
Gök çarpması gerilmiş yürek dallarına
Giyotin kesmeleri dillerinde
Bir papatya beyazı düşmüş birden saç diplerine
Sonrası gıyabında musalla taşında
Anlık düşmüş kar yığıntıları alnına
Toz bulanıp çamur kıvamında
Bir kasvet havasında
Yok düşmüş kulaklardan diş sıkmalara
Cismen yalnızlığın göbek kordonu kesilmiş
Hasretle beklenip doğum günü tehir edilmiş
Bir şehrin surları arasında
Bir küp altın edası ile parıltısında
Şehri endam havasında dizilmiş varoluş yan yana
Dilek kesikleri asılmış darağaçlarına
Bir volkan olup lavlanmış aşk-ı mürebbiye
Sonrası vahimiye ile selvi kavak
Yere düşen yağmur azmettirmiş
Saçları dökük,
Dişleri kırık bir umumiye
Tarla başı anlarında sürüme hazır
Kahır tohumları ekimle çıkım arası
Kahrı âleme bir yeminle
Zevki selama bir gönderme
Al beni de yıka misk-i amber ile
Sonrası ölüm
Sonrası kutlu doğum
Memleketi zindan diyarından bir gülistana
Zincir üstü pranga ayaklarında
Gölge üstü güneş terk-i diyarlarda
Bir namlu üstü gez arası göz çarpışmalarında
Tut ki bir lütuf ilaveten kirpiklerde
Sonrası miskin ile maşuk
Sonrası ilahi adalet ile demir parmaklık
Akıl kırıklıkları ile tahta eksiltmelerinde
Bir bülbül kon hadi parmağıma çığlığı
Nefsi müdafaa göğüslerimde
Düşen közün halı yakışı eyleminde
Bir mutfak tezgâhı üstü yemek hazır seslenişlerinde
Al beni de götür lacivert kaplamalı sandukaya
Rengi âlem şaşırmış rengi
Bilmezdik, gördük omuz üstü mezar ziyareti
Bilmezdik, gördük toprak altı tahta siperi
Kefensiz ölmem der idik
O zamanlar yaşarken ölmeyi de bilmez idik
Şimdi bir aşk damarlarda
Her kalp atışında düşer gözlerimizden gözlerimize
Bir öpücük kadar uzak idik
Yolcunun han soruşlarında
Bir yıldız kadar güzel idik
Bir ay gölgesi üstümüze düşüşlerinde
Şimdi bir şehrin karabatağıdır
Balıkçıldan önce omuzlarımıza konan
Günah gagalamalarında can acıtıp
Kangren olmuş uzuv kesişlerine gebe