İntihar Bekçisi
sarp kayalığın mahpusu kara çam
hasbelkader filizlemiş sarp yamaca
gün bakısına
tutunmak istemedikçe bu sürgünlüğe
kökleniyor zamana bu kıpırtısızlığa
kaç sefer bıraktı iğne yapraklarını rüzgara
ulaşamadığı diyarlara tomurcuklar yolladı da
kendisi kaldı, kalakaldı bu yamaçta
çok da yalnız değildi aslında
duyar bilirdi dört bir tarafı
bazen göçmen kuşlardan, uzak ülkelerin hikayelerini
bazen sığınırken balıkçılar koyunda
türkülerden
bazen dizlerinin dibine gelirdi insanlar
kimisi kahkahalarla
kimisi dertli
kimileri çekingen
bazen de onlardan dinlerdi işte
onların hikayesini dinler, dinlerdi
arkalarından yol alıp gidemez bakar kalırdı
bazı yalnız gelirdi insanlar dertleşirdi onlarla
dertleşir susarak,
bazı dayanamaz rüzgarı bükerek
dinlerdi... sonra çırpınışları izlerdi
işkenceden ağır, çaresiz
uzanıp kucaklayamaz derman olamazdı
bazı gece geç vakitte gelirdi misafirleri
bilirdi bu gelişlerin son durak olduğunu
tutamazdı ancak dinlerdi
upuzun sessizliklerini,
sessizce avazlanışlarını, duydum diyemezdi
izlerdi ancak geceye kanat açışlarını
kaçıncı süzülüp ayrılmıştı ayaklarının önünden de
birine bile sarılamamıştı uzanabilirken kökleriyle her yere
hiçbir çaresize çare olamazdı
çakılı kalmak yetmezmiş gibi zamana aynı noktada
şahit olurdu yitişlere, yitirilişlere
bazı kendiside bırakmak isterdi köklerinden hayatı
hatırlardı, kıpırtısızlığa mahpusluğunu
her türlüsünden insana aşinaydı
aşinaydı çaresizliklerine, çaresizliğine
gün geçtikçe zaman geçtikçe
iyice sessizliğe büründü sonra
baka kaldı uzaklara, baktı en uzağa
sessizce bekledi vazgeçenleri
bir bekçi gibi
durulup yalnız kalınca
asayiş berkemal derdi kendi kendine
kaçıncı tekrarı olduğunu unutmak istediği seramoninin son sözleri
"asayiş berkemal"
ve beklerdi
çünkü beklemeye mahkum edilmişti
onlar kanat açarken
kendi iğne yaprakları gibi belledi onları zamanla
koparken, kurumuş yerinden, taneleri
acırdı içi her seferinde
ama bilirdi yapamayışını
onun mahpusluğu, işkencesiydi
bilmekti çaresizce herşeyi
asayiş berkemal dedikten hemen sonra
not düşerdi; bir kökünü daha ayırırdı gittiği yoldan
düşenlerin ardından
hem iğne yapraklarından sonra
hem de kendisince kendinden şanslı hissetkilerinin ardından