Issız Yollar
yollar bomboş ve soğuk kaldırımlar çırılçıplak
zaman bile çekip gitmiş takvimden yaprak yaprak
caddeler uzadıkça uzuyor ayaklarımın altında
ne ses var ne soluk bu yalnız sokaklarda
bir ben bu yalnız kaldırımlarda yürürüm
birde gölge gibi peşim sıra ölüm
bir ben bu yaşlı yolları aşındırırım
ne gitmek ister nede dönmek ayaklarım
aslında bu kadarda sessizliği beklemezdim
bu ıssız yollar kabuslarda olur derdim
meğer kabuslardanda karanlıkmış gerçek
yürümekmiş yollarda nereye gittiğini bilmeyerek
ama hala bakıyor gözlerim tüm köşebaşlarına
her ayak tıkırtısına yanan cılız bir ışığa
kıyamet mi koptu nerede tüm bu insanlar
nerede bir zamanlar inandığımız yalanlar
bir ben mi yürüyorum gece vakti feleğe doğru
yoksa yalnızlık dedikleri şey bu mu
yağan yağmur bir beni mi ıslatıyor yoksa
içimdeki ne peki ayrılık denilen buysa
anladım ki hayatta ölüm kadar yalan
tüm yaşadıklarımı siliyorsa bi an
biz boşa kandırmışız yıllarca kendimizi
biz bırakmışız aslında takip ettiğimiz izleri
aynı yerde senelerce dönüp durmuşuz
bundan ki hiç bitmemiş gidecek yolumuz
şimdi farkındayım ki artık yolun sonundayım
bir yanım gitmek ister geride kaldı bi yarım
tercih yapmak için çok yok vaktim
hesabını vermek üzereyim aldığım her nefesin
yok ki artık önümde dönmek için köşe çıkmak için merdiven
bu yok olan ben olamam ben değilim çekip giden
ama dönecek o ıssız yollarda yok ardımda
bi nefeslik yerim kalmamış bu yalan dünyada
nafile telaşlarım bu bendeki son pişmanlık
kolay sanırdım ölümden bile zormuş ayrılık