İstanbul
Kimine göre şiirdir,
Kimine göre tarihtir, İstanbul!
Benim için hiçliğin başlangıcı.
Benliğimi bulurum,
Sevdiğimin acısını sende unuturum.
Çamlıca tependen bakınca,
Boğazının serin sularına,
İçimde bir akıntı belirir,
Ve hicranımı dindirir.
Ey İstanbul!
Sende Sevdamı yoğururum,
Kızkulende, sevdiğimi,
Kem gözlerden korurum.
Galata köpründe balıkçılarını izlerim,
Küçük oltalarını bağrına salmışlar,
Senden birşey koparmak için,
Boşuna çabalamaktalar,
Sen bugüne kadar kime ne vermişsin.
Galata köprün üzerinde,
Hayatın ortasında sanırım kendimi,
Bir yanda galata kulen,
Bir yanda eski çarşın,
Farklı düşler,
Farklı anıları saklayan şehir.
Hiçliğimin anlamı Ey istanbul!
Anadoludan kopup gelirler,
Haydarpaşa garına,
Umudun adıdır, daracık boğazından,
Göztepe vapuruyla,
Martıların serenatında,
Simitçi Mehmet Amcanın
Bir simiti ve bir bardak demli çay ile.
Diğer yakasına varmak.
Hiçliğini bulamamışlar için.
Ey İstanbul!
Eminönü balıkçıların,
Herbiri küçük tekneleriyle,
Halicini beklemekte,
Bir lokma balık ekmekle,
Tüm benliğimi ve hiçliğimi,
Zincirle bağlarsın kendine,
Ey İstanbul!
Nice canlar verildi uğrunda,
Nice sultanlar diz çöktü önümde,
Sultanlar sultanı seni müjdeledi,
Bağrına Eyyup Sultanı gönderdi,
Ve Ey İstanbul!
Sana hiçliğini öğretti.
Ey İstanbul!
Kimine göre ibadet,
Kimine göre eğlencesin,
Ya benliğini buldurur,
Ya da zillet edersin,
Ey İstanbul!
Söyle söyle sen nesin.