İstanbul Acılar Kraliyeti
Senden sonra çalmadı guguklu saatimin zili,
Bilirim erken uyanışlara gebe kalan bedenini.
Sabahın kör karanlığında, ha uyandı ha uyanacak derken birileri
Aşağıda giyerdin senden on santim alçakta kalan eteğini.
Sonra sallanırdı saçların bir Beyoğlu bir Beşiktaş'a doğru sevgili.
Açmasına açardı begonyalar açmayı unuttuğun balkonunda,
Lakin üstünüzde oturuyordu kırk yıllık hasta
Vurulup en güzelinden kaderin şansızlık tahtına
Kesildi uzayan sarmaşıklar misali sohbetlerin.
Fatih'te durakta beklerken sen,
Kuzeyden esen Eyüp rüzgarı çatlatırdı dudaklarını,
Ve sen Kuzeydoğusunda Eyüp'ün,
Haliç'i selamlardın gözyaşlarınla...
Eyüp'ün güneyinden Marmara'nın sıcaklığını getirdim sana,
Ellerimi sürdüğüm yüzün,gözlerinin mercan maviliğine değdi
Sen oldum yokuşunda İstanbul'un,adını verdim sokağıma...
Güzeltepe'de bir akşam,ben nargilede sipsisi değişmeyen,
Cepleri koca bir yalnızlık dolan adam!
Dolunaydı bu şiiri sana yazdığım akşam...
Selam sana cepleri koca bir yalnızlık dolan adam! Selam sana diyar diyar İstanbul'un içli şairi...
Ne güzeldir senin kalemin, nahifliğin...
Her kim ki değerini bilmez, her kim ki aşkına meyletmez; sürünsün bu ihtiyar İstanbul'un çıkmazlarında... Hem de ne dolunay, ne hilal gözetmeksizin...
Sevgilerimle dostum. Yine konuşmuş kalemin... Var olasın her daim...