İstanbul Sahipleniyor İşte
görüyor musun şu martıları
nasıl da sahipleniveriyorlar
hemencecik
iskeleden kalkan
sıradaki o her vapuru...
ve sahipleniveriyor,
uzatıveriyor ellerini
nazlı nazlı
yaklaşan o her vapuru
şu Kadıköy iskelesi...
ve sahipleniveriyor
bütün sıcaklıkları da
tezgahtaki o 'el yakıyor abi'
her bir simit...
ve sahipleniveriyor hemencecik
altın yaldızlı bardaklarda
kız kulesine karşı
karıştırılan
o avuç ısıtan,
sımsıcak,
o tavşankanlarını
küçücük mutluluklar..
görüyor musun şu omuzları
nasıl da sahiplenivermiş
hemencecik
kendine yaslanan
o deli aşık,
aklı bir karış havada başları...
ve o kollar
bir bakmışsın ki
hemen sahiplenivermiş
ürkek ürkek
kendine sokulan
bir lokmacık o titrek vücutları...
ve o şefkatli parmaklar
öyle sahiplenmiş ki
aralarından süzülen
o ipek gibi saçları...
sahiplenmiş zaten
bütün umursuzluğunu da şu dünyanın
salkım saçak beyaz gömlekleri
boğaz rüzgarlarında savrulan
şu pejmürde liseliler...
ve öyle sahiplenmişler ki
bütün kaçamaklarını da şu hayatın...
ve sahipleniyorum ben de
İstanbul'un nefesini
ve o gürültülü sesini...
sahipleniyorum
şu deniz'in
şu yosun'un
ve Eminönü İskelesi'nde
o her inişimde
buram buram
kokusunu da
o balığın
o ekmeğin...
ve sahipleniyorum
bütün yokluklarını da
varlıklarını da...
gecekondularını
yalılarını
lüks semtlerini de
varoşlarını da...
ve sahipleniyorum işte
Ortaköy'ünü de
Alibeyköy'ünü de..
ve İstanbul...
sahiplenmiş zaten ezelden
o vapurları martılarıyla
şu Kadıköy'ü Üsküdar'ıyla
şu Kızkulesi'ni
bütün o işveli nazıyla...
sahiplenmiş bir kere,
Karaköy'de inenleri
Eminönü'ne geçenleri..
ve sahiplenmiş
sahiplenebileceği kadar
şu Galata
köprüsünü de
kulesini de...
ve İstanbul yağmurlarını sahiplenir bazen de
ve minareleri bulutlarını..
seyyarlar sokaklarını
fakirler umutlarını
çocuklar yarınlarını..
ve Yeni Cami güvercinlerini
sahiplenir
ve o merdivenleri de yemcilerini...
Kapalı Çarşı
sımsıkı tutar ellerinden
Mısır Çarşısı'nın...
ve Mahmut Paşa
hamallarını sahiplenir
ve o hamallar da küfelerini.. .
ve Beyazıt
bin yıllık Meydanını sahiplenir...
ve o meydan da
asırlık çınarını..
ve şu sahaflar var ya
cilt cilt sahiplenir
o eski kitaplarını
ve o küflü kokularını...
kimse anlayamaz ki
bir anlam veremez ki
böyle bir sahiplenişe..
ve cevabını bulamaz ki
bir türlü;
şu Fatih'ten
Çarşamba'ya yürümedikçe
Ve şu Draman'dan
o eski ahşap
Rum evlerinin arasından
Balat'a inip;
yıllardır bir fırça boyaya hasret
o yorgun sandallarla
karşıya,
Hasköy'e geçmedikçe..
İstanbul sahipleniyor..
Sahipleniyor işte her şeyi...
sen gördün mü hiç
şu dünyada
Sultanahmet'in
Ayasofya'yı
ve
o boyacı çocukları
sahiplenişi gibi içten bir sahipleniş..
ve gördün mü sen hiç
şu dünyada
Sarayburnu'nun
denizi
ve o çay'ın simidi
sahiplenişi gibi yürekten bir sahipleniş..
İstanbul bu!
sahipleniyor işte...
bizi sahipleniyor
geçmişimizi
geleceğimizi
şimdiyi sahipleniyor..
dervişleri sahipleniyor
ve gayri müslimleri
ecnebileri
sahipsizleri
evsizleri
ipsizleri
ve zenginleri
ama en çok da
fakirleri sahipleniyor..
hissedebiliyor musun
görebiliyor musun
sen de...
galiba bu işte
bizden
bize ait
İstanbul'dan
Ama en çok da
Anadolu'dan
bir şeyler var...
ama İstanbul sahipleniyor...
bir ana gibi
bir baba gibi
bir evlat gibi
bir kardeş gibi
ama en çok da
bir eş gibi...
sahipleniyor işte!
iliklerimize kadar herşeyimizi...
biz hiç fark etmesek de...
Yine bir Orhan Haklı klasiği olmuş dökülmüş İstanbula aid ne varsa nazlı ve işveli satırlarınızda dile getirdiğiniz gibi İstanbul sahipleniyor çok güzel bi başlık olmuş.....sizi çok içten tebrik ediyorum İstanbulu yaşattınız satırlarınızda bana...👍👍👍 zevkle okudum😙😙...............