Istanbul Ve Sen

Sus pus olmuş, puslu Istanbuldu yüzün.
Stabilize aşklar yaşamış yorgundu yüzün.
Bildik hüzünler taşıyordu bitkindi yüzün.
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın suretiydi yüzün.

Tarih bir başka iklimin havasını sokullatıyor.
Ben terkedilmiş yelkovan gibi akrebi seven;
Hâlâ yüreğim ona atmakta takvim yapraklarında.
Ve hala onu sevmekteyim Dolmabahçede çay tadında.

Üzüldün mü? yoksa beni gördüğüne mi? Aktı yüzün.
Seyir defterinden adı silinmiş bir aşk filmi gibi.
Bana bakıyorsun, fikrim hala sen bunu biliyorsun.
Beyoğlu gecesini andıran soğukluğunla gülüyorsun.

Bir aralık aksamının soğukluğu var içimde.
Masmavi gözlerinin berraklığı gözlerimde...
Martılar eşlik ediyor yapayalnız gidişime.
Rumeli hisarının kıyılarına vuran dalgalar eşliğinde.

Beni peşinden sürükleyen o sese dur demeliyim.
Artık seni bırakıp kendime gelmeliyim.
Nice baharlar yaşadık sadece sonu kalan.
O baharları anarak, yalnızlığın vehametiyle gidiyorum.

Artık sesin sesimde yankı bulmuyor.
Yüzün o derin ifadesiyle içime akmıyor.
Gözlerinin kehaneti yetmiyor beni durdurmaya.
Sus pus olmuş bu kirli Istanbul akşamında.

23 Ağustos 2010 8 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)