İstemezdim

sana kendimden bahsetmek istemezdim 

pazartesi sabahlarının çirkin yüzünü sevmediğimden

eski sevgililerimden kalma uçurtmaları gökyüzüne salıp

sırf rüzgâr olsun diye kapıları çarptığımdan

ve tüm bunların sonunda

bir ecza dolabında kilitli kalmış ilaçlarla

senin adını hatırlamaya çalıştığımdan bahsetmeyi istemezdim 

seninle ucube sirklerden lafı açalım ve orada provasız bir palyaço

bizi nasıl güldürebilir diye birlikte düşünmeyi istemezdim

gözlerimizin arasında gerilen ipte dengemizi kaybedip

yere düştüğümüzden ve dağılan her bir zerreyi birbirimize hediye edip

nasıl da çabucak iyileştiğimizden bahsetmeyi asla

sen gittiğinde gözlerimin renginin de değiştiğini

yokluğuna okkalı küfürler bestelediğimi

Ferdi Özbeğen’i çok beğendiğimi

ve 'aşkımı biiiiir sır gibiiiiii' senelerce sakladığımı

bilmeni istemezdim

sana kendimden bahsetmek istemezdim

Charlie Chaplin hakkında konuşalım ve orada repliğini unutan bir çingene

palyaçolara nasıl annelik yapabilir diye tartışmayı istemezdim

cuma günleri rüzgârdan azar işittiğimden, bu yüzden

belki de sadece bu yüzden soğuk mevsimlere karşı kabalaştığımdan

annemin beyazlarla renklileri bir arada yıkayıp melez renkler evlat edindiğinden

ve bir keresinde ilk görüşte aşık olduğum çakıl taşını

ceplerimde gezdirip ona babam dediğimden bahsetmeyi istemezdim

Yeşilçam jönlerinin isimlerini alışveriş listelerine yazdığımı 

yanlışlıkla bir gün biri bunu fark eder de kapımı çalar diye beklediğimi

ve Belgin Doruk'un sesini hep

seninle konuşuyormuş gibi dinleyip

' reca ederim bu bahsi kapatalım artık ' demek istemezdim...