İsyan
Uzun bir yoldan gelmiş ihtiyar yolcu gibi,
Omzumda hayatın nasırlanmış yükü var.
Yığın yığın dertlerin sanki benim sahibi,
Benim sanki toprağı azap kokan o diyar.
O diyar ki Sodom ve Gomore'den kalıntı,
İbrahimî yılların baharından çalıntı,
Ruhumda bir haykırış Musalardan alıntı,
Bu haykırış, haykırış tüm dünyaya payidar...
Bu öyle bir dünya ki balçıktan mamur küfe,
Roman sanat gözdesi, mahpus ilim felsefe,
Bu ne hazin hürriyet, bu ne dipsiz mesafe?
Yaşamak tılsımını törpüleyecek kadar.
Ve gölgeler, gölgeler paytak paytak gölgeler,
Akıl dağarcığını işte bunlar gölgeler.
Yere batsın bu dünya, boğulsun genelgeler,
İrademe gem vuran ?kanun' olsa ne yazar?
Ey özgürlük! Sen bana su gibi, ekmek gibi,
El açıp yaratandan huzur dilemek gibi,
Onarılmaz bir aşka umut beslemek gibi,
Yüreğim ki o aşkın hicranıyla tarumar...
Aşk dediğin hayata gülümseyen bir melek,
Bazen tatlı bir hüzün, bazen de solgun çiçek.
Gördüğüm ve bildiğim, anladığım tek gerçek;
Ne bana olur dünya, ne de başkasına yâr.
Parazitler âlemi şu bildiğimiz dünya,
İnenler ve çıkanlar mefkûresinde güya,
Keramet nişanesi olsa gerek her rüya,
Bu rüyalar ki en az ölüm kadar manidar...
Boğum boğum işlenmiş şu koskoca kâinat,
Her zerre ki o zatı kurgulayan bir sanat,
Ruh ve beden tacına oturtulmuş saltanat,
Kim acep bu döngüyü imar eden sanatkâr?
Bu mudur rüyaların yorumladığı mevsim?
Bu mudur son tecelli, son manzara, son resim?
Bırak kalsın hücremde 'Allah' naralı isim
Zira O'dur heybeme nakışlanmış ebet kâr.
Bir tılsım, bir heyecan, bir çırpınış... Ve paydos,
Yaşadıkça anla ki hepsi birbirinden fos,
Bırak her kusmuğunu boşaltsın kahpe lodos,
Nasıl olsa tüm yollar elbet Allah'a çıkar.
Ve gün doğmak üzere bu son şafak bizimdir,
Muvahhitlere gebe kızıl toprak bizimdir,
Gökyüzünde nakışlı kutsal bayrak bizimdir,
Böylesi bir bayrağa edilmez ki intizar.
*
*
*
*
İnsan bir kocaman ruh, dünya bir ufacık sır,
Dişleyebiliyorsan onu ruhundan ısır,
Yalan yelpazesinde ufalanmış tüm asır,
Aşklar silik ve tutsak, kalpler nahoş ve mundar.
Hüzne mahpus bir ruhun bühtanında tüm eller,
Kenet sarmış dünyaya çetrefilli emeller,
İhlâssız ve takvasız şirke meftun ameller,
Cübbeli koftukların günah semtinde pazar.
Urbalar mide yükü sedef dolsa ne gerek,
Mintanlar ölü deniz renk renk solsa ne gerek,
Akıbeti saraymış, taçmış olsa ne gerek,
Değil mi ki her insan, gülen ağlayan mezar?
İndim indim yolların en dip yerine vardım,
Çıktım çıktım dağlara ses ver diye yalvardım,
Bilseydim boşluktaki cüceleri kovardım,
Olmazdım kıyılarda esen avare rüzgâr.
Ve bilseydim her rengin elbet solacağını,
İklim iklim büzerdim yalnızlık ocağını,
Terk etmezdim o yârin amade kucağını,
Savrulsa da koynunda soğuk tenli bir bahar...
Hani şarkılarımız, martılarımız vardı,
Hani bizim aşkımız ölümsüzlük kadardı,
Hani ya..! Ey sevgili güvercinler dolardı
Bak şimdi yapayalnız o çok sevdiğin bulvar.
Anlamsız sevdalara düştüğüm günden beri,
Benim aynı şarkıyı sayıklayan serseri,
Cik cik ötse başımda peygamber çiçekleri,
Gölgelese kabrimi uğultulu bir çınar...
Beni sarıp örtecek tek kulaçlık bir arsa,
İşte bundan ibaret içimdeki her tasa,
Olmaz olsun dünyayı betimleyen ne varsa,
Aşk, eda, renk ve kılıf... Hepsi, hepsi bana dar.
Tanıdığım ne varsa yabancılaştı bana,
İnsan, şekil ve eşya her şey kasvetten yana,
Aşk, sevgili, ihtiras... Hepsi aynı tantana,
Ne var ki şu dünyada yıkılmayan tek duvar?
Paramparça sevgiler, aşklar, düşler, hayaller...
Bırak da bütün bunlar yıkılsın birer birer,
Ona ait ne varsa sök kalbinden geri ver,
Etme şu üç beş günlük serkeş dünyaya nazar.
En kuytu akşamların tutunduğu sal gibi,
Yeşilimsi düşlerin sarkıttığı dal gibi,
Tutup da perçemimden bir yitik hayal gibi,
Sar beni aguşuna ey sevgili! Sıkıca sar...
Her umut ki bir hayal tufanıdır yüzümde,
Savruldukça dünyanın rengi soldu gözümde,
Buğulanmış harflerin güftesi her sözümde,
Şiirler ve şarkılar, anılar hatıralar...
Ve yürümek, yürümek, sonsuzluğa yürümek,
Günah tüten bir ruhun endamını sürümek,
Heyhat ki! Son depreniş... Nur tacını bürümek,
Tüm dünya, tüm insanlık ve sözcükler ahuzar.
Ve yürümek, yürümek, sonsuzluğa yürümek, Günah tüten bir ruhun endamını sürümek, Heyhat ki! Son depreniş... Nur tacını bürümek, Tüm dünya, tüm insanlık ve sözcükler ahuzar.
Uzun olmuş güzel olmuş kutlarım içtenlikle...
Ve yürümek, yürümek, sonsuzluğa yürümek, Günah tüten bir ruhun endamını sürümek, Heyhat ki! Son depreniş... Nur tacını bürümek, Tüm dünya, tüm insanlık ve sözcükler ahuzar.
uzun aradan sonra böyle uzun soluklu bir eser hak etmiştik artık
enfes kutlu/yorum/suz👍