Kabahatin Çoğu Hepimizin Canım Kardeşim
Nazım’ın dediği gibi
“midye gibisin kardeşim
Midye gibi kapalı ve rahat…” da değilsin aslında her zaman
“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi...” de değilsin üstelik
Hadi, bir iki mısra da biz döşenelim;
“ceviz gibisin kardeşim
Dalından düşünce
Ağır bir taş ya da okkalı bir çekiçle bindirince tepene
Öyle “çıt” diye kırılan değil…
Daha da kötüsü;
Korkudan kendi kendine kırılan içi boş bir ceviz gibisin” diyelim hatta
Tamam…
“Dünyanın en tuhaf mahlûku…” da olabilir… Şu insanoğlu ve kızı
Ve fakat…
“kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama
Kabahatin çoğu senin canım kardeşim…” gibi de değil yani işin gerçeği…
Aşka…/ mutluluğa…/ sevinçli bir düşe
Gün ışığını içinde saklayan aydınlık bir gülüşe
Yaşama…/ kavgaya…/ ve yarına dair
Rayında gitmiyorsa işler bir türlü
“Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak”
Ve hala “yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde…/ hep beraber!...” değilsek
“Kabahatin çoğu…” neden “senin” olsun
“Kabahatin çoğu…” hepimizin “canım kardeşim…”