Kabuslar
Uyanığım amansız gecenin yarısında
Sarmış her tarafımı
Kabuslar
Ne gözlerim kapanır
Ne de sıcak yorganım bırakır beni
Bir o yana bir bu yana
Dönerim durmadan
Hani hayallerim hani rüyalarım
Çalmış benden onları
Gri kabuslar
Kabuslar basar göğsüme
Tüy kadar ağır çizmeleriyle
Ne nefes veririm
Ne de almaya cüret
Kabuslar sarmış boğazımı
Gözleri al mı al
Ateşte yanan kömür misali
Dayanırım, beklerim sadece
Yaşlı duvarlar bakar öylece
Ne bir yardım gelir ellerinden
Ne de birkaç sözcük çıkar
Dilsiz ağızlarından
Kabuslar,sallayıp durur beni
Kabuslar, soğutup yakar beni
Kabuslar, ak bir celâl duyar bana
Korkuyorum...
Korkuyor...
Korku...
Kork...
Dışarıdan yağmur sesi gelir
Pencereme üst üste yumruklar
Yardımdı belki
O sahipsiz çığlıklar
Şimdi uzaklardan
Ak yeleli atlar geliyor
Üstlerinde ak nurlu melekler
Vakit cenk vakti
Pençeli kabuslarla
Odam loş bir yeşile bürünür
Bir taraftan yağmur ve duvarlar
Bir taraftan ak yeleliler
Sıkışıp kalır ortada kabuslar
Bir beyaz patlar
Güneşin ilk ışınlarıyla
Söner mumu eriten nankör ateş
Bir ılık meltem çarpar yüzüme
Ve gitmişti kahve kokulu kabuslar
Ne uzun bir geceydi
Bir gece ki
Ben , duvarlar , yağmur
Bir de nankör ateş
Ölüp dirildik binlerce kez
Yüzümde kalmış çizgili bir yara
Öyle ince ki yara
Durmadan sızlar
Ve kabuslar dönmez artık
Şiiriniz de yaşattığınız tüm duyguları en derinlerimde yaşadım, çok etkilendim ve defalarca okumaktan kendimi alamadım tebrikler gizli şair...